Enver, Talat, Cemal. İttihatçılar denince akla gelen üç isim. Müfredat öğretisinde de müfredat haricindeki öğretilerde de üzerine tam olarak durulmayan, hem islamcılar hem de sekülerler tarafından cami avlusuna bırakılmış gayrı meşru bir çocuk muamelesi gören, menfi veya müspet yönlerinin hala tam olarak ortaya konulmadığı o ekip,
Aşkın en yüce işlevi, sevilen insanı özgün ve yeri doldurulmaz biri yapmasıdır. Ama âşıklar yine de kavga eder. Çoğunlukla aralarındaki havayı yeni baştan elektriklendirebilmek, ilişkilerini canlı tutabilmek için ederler bu kavgaları. Böyle bir kavgayı başlatabilmek için, genellikle cinsel kıskançlık denilen o terli kimono, sandıktan hışımla çıkarılır. Hoş onun yerine hangi bahane kullanılsa yine olur. Çatışmanın pancar derinliğindeki topraklara kök salmış sorunlardan kaynaklanması pek ender bir olaydır. Ama olduğu zaman, ona özel bir hüzün eşlik eder; çünkü zihnin iyileşmesi kalbinkinden çok daha yavaştır ve bu tür kavgalar çok uzun zamandan beri başarılı olagelmiş birliktelikleri bile yıkabilirler.
Orhan Pamuk ile Nedim Gürsel karşılaştıklarında dostlukla sarılmışlar birbirlerine. Nedim Gürsel, "sevgili Orhan" demiş, "yurt dışında ne zaman (ülkenizde gerçekten önemi olan, yazdıkları büyük ilgi odağı oluşturan yazar kim?) diye sorsalar, hemen orhan pamuk diyorum." Orhan Pamuk da aynı dost bakışlarla yanıt vermiş: "kalp kalbe karşıymış nediciğim, sorduklarında ben de orhan pamuk diyorum." (Enver Ercan, Gülümseyen Anlar, Varlık Yayınları, İstanbul, 1994)