Bizler yetişkinler olarak pek farkında olmasak da çocukların dünyasına hiç olmadık zamanlarda müdahil oluyor ve farklı boyutlara araladıkları hayal kapılarını birer birer yüzlerine kapatıyorduk. Henüz bebekken çocuklarımıza tuttuğumuz takımın zıbınını giydiriyor, "İşte doğuştan filan takımlı," diyorduk. Okula başladıklarında "Çocuklar, okul bizim evimiz, yuvamız," diyerek dem vuruyor "Ama bizim istediğimiz yerde bizim istediğimiz kişiyle oturacaksınız," diye tembihliyorduk... Çocuğumuz pembe bir oyuncak beğense büyük bir görevi yerine getirircesine kendimizi ortaya atıyor "Hayır, o kızlar için, sen mavi olanı almalısın," diyerek renkleri bile cinsiyetlerine göre beğenilerine sunuyorduk... 23 Nisan gelince "Çocuklar bugün sizin bayramınız, Atatürk bu günü size armağan etti," diyerek söze başlıyor, "Yalnız bizim istediğimiz gibi kutlayacaksınız," diye bitiriyorduk... Ardından da "Bu çocuklar neden kendi başlarına planlarını yapamıyor, gelecek için neden bir hedef belirleyemiyor?" diye yakınıyorduk. Çocukları ne zaman ses vereceği belli çalar saatlere dönüştüren bizdik aslında ama yaptıklarımızın onları nasıl etkilediğini bilmiyorduk. Onların yerine koşunca, onların yerine yapınca, onların yerine düşünce ve onların yerine düşününce çocuklara iyilik ettiğimizi zannediyorduk...