Alevilik ve Bektaşilik kavramları tam olarak birbirini karşılamasa da genelde bir arada kullanılırlar. Aslında, Bektaşilik, Aleviliğin bir koludur. Anadolu kültürüyle şekillenmiş olan Bektaşilik için Anadolu Aleviliği adlandırması yapmak uygun olacaktır. Cahit Öztelli, Bektaşiliği, ‘... eski ve yeni birçok inanışın karışımı olması nedeniyle bir tarikat değil, bir mezhep gözüyle bakmak daha uygundur.’ (Bektaşi Gülleri, 1973) diyerek açıklamıştır. Fakat bu anlayışın genel olarak dayandığı İslami değerlere ve Hacı Bektaş-ı Veli’den itibaren yetişmiş olan mensuplarına bakıldığında, bu düşünceye katılmak mümkün değildir. Olsa olsa bazı yorumlan farklı olan İslami bir tarikattır denilir. Bundan başka bazı yazarların Anadolu Aleviliği ile ilgili olarak: ‘İslamlığı benimseyen Türkler özellikle, Mani, Zerdüşt ve biraz da Budistliği, Şamanistliği atamazlar. Anadolu’ya geldiklerinde ise Anadolu kültürleriyle kaynaşım gösterirler. Dolayısıyla Anadolu Aleviliği de böyle bir mozaik yapı kazanır.’ (Gülağ Öz, Aleviliğin Tarihi Kökleri ve Anadolu Erenleri, 1996) şeklindeki değerlendirmeleri de gerçeği ifade etmemektedir. Günümüzde Aleviliği farklı yorumlayarak İslamiyet’ten ayrı düşünen, bazen bir mezhep, bazen de ayrı bir din gibi görmek isteyenlere en fazla tepki yine Alevi önderlerinden gelmektedir.
“Karıncayı bile incitmem “ deme! Bile’ den incinir karınca ; söz söylemek irfan ister , anlamak insan …….
Reklam
Su Kasidesi
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su (Ey göz! Gönlümdeki (içimdeki) ateşlere göz yaşımdan su saçma ki, bu kadar (çok) tutuşan ateşlere su fayda vermez.)
Gerçekten de insanlar yıkımla uğraşmışlar, yeryüzünde cehennemler yaratmışlar ve birbirlerine yönelik gerçek ve imgelemsel zulümlerden büyük keyifler almışlardır. Yüzyıllar öncesi Avrasya'nın Moğol ve Tatar istilacılarının arkalarında bıraktıkları kafatası yığınlarını göz önüne almasak da, Hitler'in ölüm kampları ve Stalin'in Gulag'ları canavarlıklar yaratmışlardır. Ancak bu gerçek, ne toplumsal gelişimdeki gizilgüçlerin açınımı ve olgunlaşması diyalektiğinin yerine geçer ne de insanların birbirlerine zulmetme güçleri, özgürlük, öz-bilinçlilik ve işbirliği gizilgüçlerine eşdeğerdir.
Sayfa 167 - Sümer yayıncılık
Vuslat! Ah! Ne efsunkâr bir kelime ne kutlu bir an!
Dost ilgisiz, felek acımasız, zaman geçici ve karışık. Buna karşılık dert çok, dert ortağı yok, düşman güçlü, baht güçsüz…
Reklam
37 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.