Ahmed'imdir Enbiyâların başı
Gözlerimin nûru Arş'ım nakkâşı
Yerde gökte iki cihan güneşi
Benim Muhammed'im nurdan Ahmed'im.
Yunus ne eder iki cihânı sensiz
Sen Hak peygambersin şeksiz gümansız
Sana uymayanlar gider imansız
Benim Muhammed'im nurdan Ahmed'im.
~Yunus Emre
Receb, Şaban, Ramazan, Şevval, Zilkade, mübarek aylar rüya gibi geldi geçti. Derken Zilhicce ayı geldi… Arefe ve Mübarek Kurban Bayramı’na kavuştuk…
Ne mutlu bu bayrama kavuşan ve kıymetini bilenlere…
Ömrünüz Ramazan, ahiretiniz bayram olsun efendim!
Allah’ü Teâlâ’ya hamdü senalar, iki cihan güneşi efendimiz Muhammed Aleyhisselâm’a salâtü selâm olsun!
Hoşça kalınız, dostça kalınız…
Allah Teâlâ’ya emanet olunuz…
Keremine, ahlâkına, edebine, yerlerin, göklerin hayran olduğu iki
Cihan Güneşi Efendimiz buyuruyorlar ki:
“Her kim dünyada şöhretli elbise giyerse, Allah kıyâmet günü
ona aşağılık elbisesi giydirir, sonra onu ateşten alevlendirir.”
Güneşler Güneşi, İki Cihan Efendisi (aleyhissalâtu vesselâm)
buyuruyorlar ki:
“Kocasından başkası için dona(nıp kuşa) nan kadının benzeri,
hiçbir nûr bulunmayan kıyâmet günündeki karanlık gibidir.”
Allah her şeyi kendi nurundan yarattı. Allah'ın nuru bir umman, yaratılmış her şey onun dalgaları ve köpekleri. İnsan, yaratılmışların en üstünü olmak dolayısıyla Allah'ın tecellisine en ziyade layık olandır. Güneş'e göre bir zerre; ummana göre bir damla. Her damla ummandan bir parça ve her damlada ummanın bütün özellikleri var. Onun içindir ki iki cihan güneşi Muhammed Mustafa, "Kendini bilen Rabb'ini bilir" buyurmuştur. Nerede bir damla varsa ummana koşar. Her damla ummanı özler; her parça bütününü arar. Âlem Âdem içindedir, Âdem de Âlem içinde.
Bu şehr-i Sitanbul ki bi misl ü behâdır
Bir sengine yek pâre Acem mülkü fedâdır
Bir gevher-i yekpare iki bahr arasında
Hurşîd-i cihan-tâb ile tartılsa sezâdır
(Günümüz Türkçesiyle)
Bu İstanbul şehri ki, paha biçilmez ona
Tüm İran mülkü feda olsun tek bir taşına
Öyle tek bir incidir iki deniz arasında
Yeridir dünyanın güneşi ile tartılsa
Nedim (18. yüzyıl)*