Alıştığın düzeni bozmak endişe vericidir belki. Belirsizlikler içerir ama yeni bir şeyi başardığında başka bir insan olursun. Daha deneyimli, daha hazırlıklı, daha güçlü olursun.
"Sanırım sorun kim olduğu değil, güç ve imkânla karşılaştığında ne olacağı ile ilgili. Bir insanın kim olduğu değil, kim olabileceği potansiyeliymiş sorun."
"Böyle zamanlarda anlaşılır aslında hayatın gerçek şekli. Kim olduğumuzu ve neyin önemli olduğunu belirler bu anlar. Zamanı en çok geri getirmek istediğimiz anlardır, yolumuzu bulmaya çalıştığımız o anlar. Çünkü tercih yaparız. Yaptığımız tercihler bazen mantıklıdır, bazen duygusal. Sonra unuturuz, o tercihleri neden ve ne şartlarda yaptığımızı. Dönüp baktığımızda hiçbir iz bırakmadan kaybolur tercihler, bizi sonuçlarıyla baş başa bırakıp."
Mesaj verme kaygısı hikayenin önüne geçtiğinde okuma eylemi de tatsızlaşıyor. Başlarda maalesef tam olarak böyle hissettim. Okumaya devam ederken de kahramanın entelektüel seviyesini göstermek adına, diyaloglarda hikayenin ritmini bozacak şekilde "bilgi" verme çabası rahatsız etti beni. Böyle olunca karakterle empati kurmak da zorlaşıyor. Baş kahramanımız Özlem, kendi değerleri ile hiç uyuşmayan bir adamla evlendikten sonra onun yaşamına ayak uyduruyor ve eşinin mevcut düzene sırtını dayayarak yaptıklarını tolere ediyor. Her cümlesi ile doğrucu ve duyarlı olduğu mesajı verilse de kendi konfor alanına müdahale edilene kadar kocasının kalın kabuğunda çizik bile yaratmayan sözlü sataşmaları dışında bir tepki vermiyor. Aldatıldığını öğrenmesi onun için bir milat oluyor. Ben maalesef Özlem'i sevmedim ve ister istemez baş karakterini sevmemek bir kitabı okuma isteğimi etkiler mi diye düşündüm. Etkilemedi diyebilirim. Zira son bölüme kadar ne olacağını merak ederek okudum. Bu kadarını başardığını söyleyebilirim.