Kürt milliyetçisi Mehmed Uzun'un adına çarpılarak aldığım "Aşk Gibi Aydınlık, Ölüm Gibi Karanlık " (Roni Mina Evine-Ta Mina Mirine) adlı romanını okudum. Mehmed Uzun (1953-2007) 12 Mart Muhtırasından (1971) sonra tutuklanıp Diyarbakır Cezaevine atılıyor ve orada Musa Anter'in yönlendirmesiyle anadilinde yazmaya başlıyor. Sonra yine düşünceleri nedeniyle yurt dışına Norveç'e kaçmak zorunda kalıyor ve eserlerini orada veriyor.Roman, Baz adlı bir subay ile Kevok adlı bir militanın aşkını anlatıyor. Anlatımı, kurgusu, dili (ki orijinali Kürtçe olan romanı Muhsin Kızılkaya Türkçeye çevirmiş) olay örgüsü ile sizi Kürt sorunu ile ilgili derin düşüncelere salan, sorgulamalar yaptıran bir metin. Yakın ve yakıcı Kürt meselesine dair diğer taraftan bir bakış. Okunmaya ve anlamaya çalışmaya değer.
Her gün ölmüyor muyuz ? Hayatımız ölümden bile beter değil mi? Anadilimiz , kültürümüz ölüm tehdidi altında değil mi? Ölen bizim kültürümüz değil mi? İkimiz onların diliyle konuşmuyor muyuz? Niçin, söyle niçin?
Bizi köklerimizden , tarihimizden uzaklaştırmadılar mı? Baskı, zulüm boyunduruğu sürekli bizim omuzlarımızda değil mi ?
Önemli değil, zaten hayat da uyum ve uyumsuzluklar arasında gidip gelen bir salıncak değil miydi?
Önemli olan Sevgi, kalıcı olan aşktı, aşk en paslı kilidi bile açacak güçteydi.
Aşk her şeye muktedirdi.