Her şeyden önce bireyselleşme gerçekten başarılamadı. Öz-varlığı korumanın sınıf temelli biçimi herkesi türe özgü varlık aşa­masında tuttu.
Herkes her şeye gücü yeten toplum gibi olabilir, herkes mutluluğa ka­vuşabilir, yeter ki etiyle kemiğiyle teslim olsun ve mutluluk talebinden vazgeçsin. Toplum bireyin zayıflığında kendi kuvvetini fark eder ve bir kısmını ona geri verir. Direnme gücünden yoksun olmaları güve­nilir emir eri diye nitelendirilmelerine neden olur. Trajik olan işte böyle yok edilir.
Reklam
Kusursuz benzerlik mutlak ayrımdır. Türün özdeşliği vakaların özdeşliğini yasaklar. Kültür endüstrisi hain bir biçimde insanı bir tür varlığı olarak gerçekleştirir. Herkes bir başkası­nın yerine geçebilecekleriyle vardır; herkes yedektir ya da yalnızca tu­ürün bir örneği. Birey olarak herkes yeri kesinlikle doldurulabilirdir, salt bir hiçliktir ve bunu zamanla o benzerliği kaybettiğinde iyice his­setmeye başlar.
Eğlenmek her zaman bir şey düşün­memek, gösterildiği yerde bile acıyı unutmak demektir. Bunun teme­linde yatan acizliktir. Gerçekten de bu bir kaçıştır, ama eğlenmenin iddia ettiği gibi fena gerçeklikten değil, onun insana bıraktığı son dire­niş düşüncesinden kaçıştır.
Eğlence, kendisini eğlencenin içinde unutmak isteyen teslimiyeti daha da arttırır.
Reklam
Bir aptal çok aptal eder
Nedensizce korkulan ve görünüşte birer sabit fikir olan şeyler arsızca gerçekleşme eğilimindedir… …Psikoloji, felaketleri düşleyenin onlan arzuladığını bilir. …Herkeste örtük biçimde varolan sadizm, her­keste örtük biçimde varolan zaafa şaşmaz biçimde yönelir.
Kierkegaard'ın kendi içine çekilerek bolluğu orada aramasının ve benzer çabaların sonunda bireyin feda edilmesine varması ve tam da Kierkegaard'ın idealist sis­temlerde karşı çıktığı o soyutluğa yol açması bir rastlantı değildir. Sa­hicilik, toplumsal baskının insana dayattığı monadolojik biçimi inatçı ve dik kafalı bir ısrarla sahiplenmekten ibarettir. Oysa kuruyup gitme­mek için otantik olmamanın lekesini üstlenmek gerekir. Çünkü mimetik mirastan besleniyordur otantik olmayan, insani olanla öykün­me arasında zorunlu bir bağ vardır: Bir insan ancak başka insanlara öykünerek insan haline gelir.
Baskıcı toplumda bireyin özgürleşmesi, yararlı olduğu kadar zarar da verir ona. Toplumdan özgür olmak, onu özgürleşme gücündende yoksun bırakır. Çünkü başkalarıyla ilişkile­rinde ne kadar gerçek olursa olsun, mutlak olarak düşünüldüğünde sa­dece bir soyutlamadır birey. İçeriğini oluşturan her şey toplumsal ola­rak kurulmuştur; toplumu aşan bütün dürtüleri, toplumsal durumun kendini aşmasına hizmet eder.
tanrılar yerine bireylere tapınılmaktadır şimdi
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.