Olurmu bir gecede cohol koldok!
Osmanlıca ile Türkçe aslında birbirinden farklı diller değildir ve 1928'de değişen sadece alfabedir. Nasıl Latin harfleriyle yazmamız Titus Liviusla sohbet edebileceğimiz anlamına gelmiyorsa Arap harfleri kullanmak da bizi sahabe yapmıyor. Ancak matbaanın yaygınlaşmadığı bir toplumdan elimizde kalan kaynakların büyük bir kısmının emperyal elitler tarafından üretilmiş olması, Osmanlıcanın bir saray dili olarak karşımıza çıkması sonucunu doğuruyor. Bu dil birçok Arapça ve Farsça kelime ve terkiple (tamlama) süslenmiş olsa da dilbilgisi ve sentaks açısından Türkçe. Elinde bir sözlük olan herkes rahatlıkla bu lisanı anlayabilir.
Sayfa 73 - Kronik yayınları
XV. yüzyılda Karamanoğulları, Selçuklu egemenliğine son verirken, eski Osmanlıcanın temelleri atılıyordu. Türkçe bu dönemde şiirden başka devlet işlerinde de kullanıldı. Fakat sonra sonra bu dil, arılığını koruyamadı. Arapçanın, Farsçanın saldırısına kapılarını ardına değin açtı. Gerçi Osmanlılar herhangi bir yabancı dili, Selçuklular gibi, devlet dili yapmaya dek vardırmadılar işi. Ama Türkçenin karma bir dil durumuna gelmesine de engel olmaya kalkmadılar. Türkçeye yabancı dillerden yalnızca sözcükler değil, deyimler ve dilbilgisi kuralları da girmeye başladı. Artık din ve bilim dili Arapça, şiirde örnek tutulan dil de Farsçaydı. Türkçenin adı oldu "kaba Türkçe". Türkçenin bilim ve sanat dili olamayacağına inanıldı.
Reklam
لاَ تَأْسَفْ عَلَى مَا فَاتَ فَتَجْمَعَ طَاقَتَكَ وَ قُوَّتَكَ عَلَى الْعَمَلِ. Geçmişe üzülme ki, enerjini ve kuvvetini iş üzerinde yoğunlaştırabilesin.
Sayfa 720
216 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Arka Kapak
Bir Fincan Arapça, Muarrib'in sosyal medya içeriğini oluşturan güzel ve özlü sözleri ve daha fazlasını ihtiva eder. Onunla, kahvenizi keyifle yudumlarken, arkadaşlarınızla muhabbet ederken, yoğun dilbilgisi derslerinin aralarında, Arapçanın gönüle hitap eden yönünü keşfedeceksiniz. Ayet ve hadisler; edebiyatçılar, bilginler, ve liderler fikir önderlerinden sözler, atasözleri, film replikleri, şiirlerden ve kitaplardan alıntılarla size bazen tebessüm ettirecek, bazen bir özeleştiriye sebebiyet verecek; bazen sizi geçmişe götürüp, gelecek adına umutlandıracak; bazen de bir ah çektirecek. Bir Fincan Arapça sizi iki dilli keyifli bir yolculuğa çıkartırken, tercümelerin nasıl yapıldığına kafa yoracak ve kelime dağarcığınızı zenginleştirmeye fırsat bulacaksınız.
Bir Fincan Arapça
Bir Fincan ArapçaKolektif · Muarrib Yayın Kurulu · 2019117 okunma
Türkçe...
Bundan on beş yıl önce, yurdumuzda yanyana iki dil yaşıyordu; Bunlardan birincisi, resmi bir değere sahipti ve yazıyı tekeline almış gibiydi. Buna Osmanlıca adı veriliyordu. İkincisi, yalnız halk arasında konuşulmak zorunda kalmış gibiydi. Buna da, küçümseyerek, Türkçe adı veriliyordu ve aşağı tabakaya özel bir argo sanılıyordu. Halbuki, asıl doğal ve gerçek dilimiz bu idi. Osmanlıca ise, Türkçe'nin, Arapça'nın ve Acemce'nin dilbilgisi, söz dizimi ve sözcüklerinin birleştirilmesiyle oluşturulmuş yapay bir karışımdan ibaretti.
ARAPCA Dilbilgisi VE Gramer (2) Sayfa Devamı
Bundan dolayı, klasik gramerin çalışılması entelektüel faaliyetlerin temel sahalarından biri ve ilk dönem İslâm kültürünün önemli bir unsuru hâline geldi; çünkü ilk Müslümanlar için gramer faydalıydı, aslında, dinin temellerini anlayacak idiyseler, yalnızca faydalı değil, aynı zamanda hayatî idi de. Yine bugün bize tuhaf gelebilecek olan bir örneği; soy bilimini ele alalım. Gramer konusunda olduğu gibi, burada da, her şeyi sistemleştirme ve açıklama gibi büyük bir hareket vardı. Bu bağlamda büyük bir kişilik, 8. yüzyılın sonunda yaşamış olan İbnü'l-Kelbî'dir. O, bütün Arapları, en azından Peygamber ve hemen sonrası dönemdeki Arapları kabilevî menşelerine göre ayıran muazzam bir şemayı tamamlamıştı. O, kuzeyli ve güneyli Arapların iki babalarından aşağıya doğru gidecek şekilde muazzam bir soy ağacı inşa etmek için ve o dönemde var olan bütün grupların, aslında, kabile yapısı içinde birbirleriyle nasıl ilişkili olduğunu açıklamak için kimin hangi kabileye ait olduğunu ve farklı kabilelerin birbirleriyle nasıl ilişkili olduklarını tasnife çalıştı. Bu, Arapların kendi aralarında bile hangi kabilelerin kime ait oldu- ğu hususunda çok karışıklık ve ihtilâf olması yüzünden çok yapay bir uygulama idi. Ne var ki, gramer konusunda olduğu gibi bu, Arap cemiyetinin işleyiş tarzına aşina olmayan insanların yararına bir açıklama ve sistemleştirme girişimiydi.
Sayfa 36 - 8. yüzyılın Sonunda yaşamış olan İbnü'l-Kelbî'
Reklam
75 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.