Maxwell temel elektromanyetizma denklemlerini ilk ulaştığında radyo, radar ya da televizyonu düşünüyor değildi; Newton Ay’ın devinim ilkesini ilk kavradığında uzayda uçmayı ya da iletişim uydularını hayal bile etmiyordu; Roentgen “X-ışınları” adını verecek denli gizemli bulduğu, maddeye nüfus edebilen ışınımı incelerken tıbbi tanı aracı geliştirmek niyetinde değildi; Curie tonlarca uranyum oksidin içinden özenle küçük miktarlarda radyum çıkarmayı başardığında kanser tedavisi geliştirmek gibi bir amacı yoktu; Fleming küf mantarının çevresinde bakterilerin bulunmadığı bir daire olduğunu fark ettiğinde antibiyotikle milyonlarca insanın yaşamını kurtarmayı planlamıyordu; Watson ve Crick DNA’nın X-ışını kırınım ölçümü üzerinde çalışırlarken genetik hastalıklara tedavi geliştirme düşü görmüyorlardı; Rowland ve Molina halojenlerin stratosfer fotokimyasıdaki rolünü araştırmaya başladıklarında ozonun azalmasında KFK’larının rol oynadığını henüz bilmiyorlardı.
parlak ayın çevresinde binlerce yıldız, rüzgârsızken duru gökyüzü, nasıl yanarsa ışıl ışıl, bütün doruklar, sivri kayalar ve çayırlar nasıl serilirse göz önüne; gökler yırtılıp da açılır, tekmil yıldızlar görünür, ferahlar yüreği çobanın
Reklam
İnsan arayan bi yaratık! Bulmak mı? Nasip...
İnsan, yaratıldı yaratılalı kendi anlamını ara- yan yaratık. Arayan, arayan, bulamadığı zaman bile arayan, bulduktan sonra da arayan, bulamadığına aklı kesince kendine şu veya bu tarzda, şu veya bu dil ve semboller içinde bir anlam yakıştıran, fakat sonunda bu anlamla da yetinemeyen, bu kez kendi anlamını çevresinde arayan, çevrenin, yani kendini çevreleyen evrenin, ayın, yıldızların, güneşin, uzayın, zamanın ve mekânın, eşyanın, varoluşun anlamını arayan ve bu aramasına bir türlü ara vermeyen, durmadan arayan, içinde bulunduğumuz çağda da aramasını durdurmamış bulunan, ilerdeki çağlarda da bu arayışı uzatmaya niyetli görünen bir yaratık.
304 syf.
·
Puan vermedi
Yazar insanların hayvanlar üzerindeki orantısız gücünü sorguluyor bu kitapta. İnsan kendini rahatlıkla diğer canlıların üstünde konumlandırıyor. Öyle bir üstünlük ki bu onları sınırsızca öldürme hakkını veriyor insanlara. 19. yy öncesine kadar hayvanlar ve insanlar dünyanın merkezindeler, insan ve hayvan arasında metaforik ilişkiler kuruluyor, Eski Yunan’da 12 ayın her birini bir hayvan temsil eder Homeros İlyada destanında savaş meydanında bir askerin ölümünü sonra da bir atın ölümünü aynı şekilde betimler. Kuramlar değişince insanlar ve hayvanlar arasındaki bu ilişki de değişti. Ruhu bedenden ayırıp, metaya dönüştürünce Bir makineye indirgendi hayvanlar da. İşte yazarımız bu dönüşümü, bu sınırları işliyor kitabında. “Gerçek yaşlandı ve bunadı; ne de olsa, her canlı organizma gibi kesinlikle aynı yasalara tâbi – yaşlanıyor… Apoptoz, maddenin yorgunluğu ve tükenmesiyle gelen doğal ölümdür. Yunancada bu sözcük ‘taç yapraklarının dökülmesi’ anlamına gelir. İşte dünya da taç yapraklarını döktü.” Diyor. Kitapta baş karakter astrolojiyle ilgilenen yaşlı bir kadın. Çevresinde “avcılık” adı altında zevk için hayvanları öldürenler için düzenli olarak polise şikayet mektupları yazıyor. “Deli kadın” diyorlar ona. Daha sonra avcılar birer birer ölü bulunuyor. Hayvanlar intikamını mı alıyor insanlardan? Mümkün mü bu? Bir polisiye, kara mizah romanı. Konu güzeldi, sizi bazı konularda düşündürtüyor ama anlatım oldukça basit ve sıradan. Kitaptaki tek edebi yan Blake’ten alıntılar. Bir daha okur muyum bu “Nobel ödüllü” yazarı? Okumam.
Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde
Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri ÜzerindeOlga Tokarczuk · Timaş Yayınları · 20201,909 okunma
Müslümanlar, Allah'ın arslanları idiler. Şimdi "kuşa kurda yem olmaları", köleliğin, uyduluğun,kara-kapitalizmin, kızıl-komünizmin çevresinde karakulaklar gibi dolaşmaya kendilerini mahkûm görmeleri ve bilmeleri reva mıdır? Yok mu bir kahraman ki, meddin güneşe en yakın serhaddinde, kamaşmış ruhlara şöyle seslenmesini bilsin: "Battığımız çirkeften kurtulmak için hep birden Allah'ın İpine sarılalım kardeşlerim! Medcezir çırpınışından, kuşku, korku ve umutsuzluk çırpınışından bizi (temkin) sularına erdirecek yalnız bu olacaktır. Sürekli gece, sürekli kış, sürekli ölüm yoktur. Her an diriliş şafağının eşiğinde bulunuyoruz. Yeterki, sırları kurcalamasını, aramasını bilelim. Gönüllerin birleşip hakikata dönüşünden, ayın güneşe çevrilmesi mucizesi gerçekleşecektir. Nefs kaygılarımızı bırakarak Kutlu Toplumun varoluşunda fenaya, oradan da Allah'ın varlığında bekaya yönelelim. Doğuya, Batıya, bekleyen insanlığın ufuklarına dikelim fazilet anıtlarını. "Başarı Allah'tandır", "Allah'tan başka havî ve kuvvet sahibi yoktur" inancıyla donanarak dünyanın en âciz halkları olmaktan çıkıp en kudretli Milleti olmasını bilelim.
Sayfa 12
Haydarîliğin benimsediği düşünce biçimi, tarikat ayin ve erkânı, dervişlerin dış görünüşü gibi hususlarda Kalenderîlikle hemen hemen aynı gibidir. Muvelleh dervişliğin Kalenderîlikten sonraki en büyük şubesidir.¹⁷⁴ Tarikatın piri Kutbeddin Haydar, Horasan'da Zâve çevresinde yaşamıştır. 7./13. yüzyılın ilk yarısında¹⁷⁵ vefat edinceye kadar
Sayfa 96 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Birinci Bölüm, Şam ve Anadolu Dolaylarında 7./13. Yüzyılda Tasavvuf ve Muvelleh Dervişlik, MUVELLEH KAVRAMI VE TARİKATLAR, Haydarîlik
Reklam
412 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.