Türkiye’nin 5. CB. Cevdet Sunay 1968 yılında şunları söylüyordu: “Bugünkü okullarda yetişen gençlere ülke yönetimi teslim edilmez. Biz, laik okullara karşı imam-hatip okullarını bir seçenek olarak düşünüyoruz. Devletin kilit mevkilerine yerleştireceğimiz kişileri, bu okullarda yetiştireceğiz.”
12 Eylül Darbesi’nden sonra CB. olan Kenan Evren’in 15 yıl sonraki söylemleri Sunay’dan farklı değildi: “İmam-hatip okullarında iyi eğitim veriliyor. O çocuklardan zarar gelmez. Türkiye, laikliği dinsizlik olarak algılamış, yanlış tatbikatlar yapmıştır. 1930’lardaki laiklik anlayışını yanlış olarak görüyorum”.
Türkiye'deki, laiklik uygulamasının, Batı'dan farklı bir başka özelliği, toplumsal gelişim mücadelesinin, sınıfsal nitelikli iç çatışmaya değil, işgale dayanan dış saldırıya karşı verilmesidir.
O güne dek olduğu gibi, Sivas Kongresi'nden sonra da, büyük olanaklara sahip, buyruğu altında kullanılmayı bekleyen büyük güçler varmış gibi, büyük bir istek ve özgüvenle çalışmaya koyuldu. Mazhar Müfit (Kansu)'in söylemiyle; "azim, umut ve enerjisi tükenmez bir kaynak gibi, yorulmak nedir bilmez biçimde gece-gündüz çalışıyor",
Sivas'ta, yalnızca Kurtuluş Savaşı'nın değil, kurulacak yeni devletin de siyasi temelleri atıldı; 1923'te kurulan Cumhuriyet Halk Fırkası, anlayış ve programını büyük oranda Sivas Kongresi kararlarından aldı.