Sadık Krallığı'nın halkı şaşkınlığa uğramıştı, herkesin gönlünde sevinç vardı. Bir gün, yaşlılar ve gençler gelip kralın kulesini sar dılar ve seslendiler ona. O, bir elinde taeı, bir elinde asası, merdivenlerden indi. Şöyle dedi onlara: "Şimdi ne bekliyorsunuz benden? Bakın, taşımanı istediğiniz şeyi size geri veriyorum." Ama onlar "Hayır, hayır!" diye bağrıştılar, "Siz bizim meşru kralımızsınız. Ülkeyi engereklerden temizlediniz ve kurtları yok ettiniz; biz de size şükranlarımızı sunmaya geldik. Taç görkemiyle sizindir, asa şerefiyle sizindir." Kral, bunun üzerine şöyle dedi: "Hayır, ben değil. Siz kendiniz kralsınız. Siz beni zayıf ve kötü yönetici olarak gördüğünüzde, siz kendiniz zayıf ve kötü yöne ticilerdiniz. Şimdi, ülkenin durumu iyi, çünkü sizin ira deniz böyle. Ben hepinizin zihnindeki bir düşünceyim sadece, sadece sizin eylemlerinizde varım. Gerçekte, yönetici olarak böyle bir kimse yok. Sadece, kendilerini yönetmek üzere yönetilenler var.