O, bunca gayretle, insanüstü çabayla, ufacık bir kasabadan Türkiye'nin dört bir yanına ulaşmaya çalışırken, O'nun en yakınında bulunan karargâh subayı Kurmay Binbaşı Hüsrev Gerede, Havza'dan 7 Haziran 1919 tarihinde Erzurum'a, Kâzım Karabekir Paşa'ya gönderdiği şahsi mektubunda bakın neler yazıyordu:
"Pek muhterem efendim,
Mustafa Kemal Paşa'nın karargâhında Havza'dayım. İşlerin istihbarata ve siyasiyata ait kısımlarını deruhte etmekteyim. Birkaç güne kadar Amasya'ya gideceğiz. İstanbul'da günden güne elim şekle giren siyasi vaziyet üzüntü verici, ulusal onurumuz hakaret içinde inlerken, ulusal sahada belki hizmet ederim ümidiyle, kemal-i minnet ve şükranla bu görevi kabul ettim. Sağlık durumu nedeniyle alkol kullanmayan Mustafa Kemal Paşa'da yüksek bir medeni cesaret, memlekete bağlılık gördüğümden bu tehlikeli anda, şu millete inşallah büyük hizmetler yapacağı hissi bende uyandı. O yüzden teklifini kabul edip karargâhına katıldım.
İzmir olayı, pek elemli bir şekilde sürüp gidiyor. İtalyanlar yayılıyor. Bir manda fikri belki en son kurtuluş çaresi olabilir.
Hülasa, biz ne olacağız? Vatanın karşı karşıya bulunduğu zulüm karşısında, her an bu suali kendime soruyorum. Evet, biz ne olacağız?"
Mektup, işte böyle bir ümitsizlik içinde sürüp gidiyordu. Ve yazan da Mustafa Kemal'in en yakınında bulunan bir karargâh subayı Hüsrev Gerede'ydi.
Açıkçası herkes karamsardır.
Mustafa Kemal Paşa hariç!