Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
bir sokak var orada aynı karışık saçları, ince boyunları ve sıska bacaklarıyla küçük bir kızın masum gülüşlerini düşünüyor; bir gece rüzgarın alıp götürdüğü. bir sokak var benim yüreğimin çocukluk mahallesinden çaldığı
Değişen benim galiba: En yalın çözüm şekli bu. En de hoş olmayanı. Fakat sonunda kabul etmem gerek ki, böyle ani değişikliklerin etkisi altında kalıyorum. Şu var ki, çok seyrek düşünüyorum; o zaman ben farkında olmadan benliğimde bir sürü küçük başkalaşmalar birikiyor, derken günün birinde gerçek bir devrim oluveriyor.
Reklam
Şu an içimdeki dürtüleri güçlükle bastırabiliyordum. “Peki ya bu geçtiğimiz yıldan öncesi? ‘Sekste mükemmelliğe ulaşmayı’ kendine görev edinmeden öncesi? Tüm bunlardan önce de kız arkadaşların vardı. Onlarla yeni şeyler denemedin mi?” “Zaman zaman, evet. Ama senden önceki kız arkadaş­ larım oldukça tutucuydu. Sanırım benim bir şeyleri
Sayfa 252
Durun! Kan dökmeyin!
İnsanlar ne zaman bir savaş başlatacak olsa, onlara şöyle diyordum: "Durun! Kan dökmeyin!" Şimdi de tekrar ediyorum: "Ey dağların, denizlerin öbür tarafındaki insanlar, siz ki mavi göğün altında yaşıyorsunuz, savaş neyinize gerek? Ben toprağım, bana bakın! Ben herbiriniz için aynıyım ve siz de benim gözümde eşitsiniz. Benim için önemli olan sizin sözleriniz değildir. Ben sizin dostluğunuza muhtacım, çalışmanıza, beni işlemenize! Saban izine bir çekirdek, bir tohum tanesi atın, size yüz katını vereyim, küçük bir fidan dikin kocaman bir çınar vereyim! Evler kurun, temel olayım! Üreyin, çoğalın, hepinize güzel bir barınak olayım! Derinim, yükseğim, büyüğüm, ucum bucağım da yok hepinize yeterim ben"
Sen de zaman zaman âşık oluyor musun, Theo? Olmanı isterdim, çünkü inan bana, küçük dertlerin de bir değeri var. Üç aşaması var bu işin: 1. Sevmemek ve sevilmemek 2. Sevmek ve sevilmemek (benim durumum) 3. Sevmek ve sevilmek Bence ikinci aşama birincisinden güzeldir, üçüncüye gelince, onun üstüne yoktur!
"Dahası ne, biliyor musunuz, ihvanlar? İçip içip çatlayasılar! Bu küçük zampara durmadan dadılarını mıncıklıyordu, önden arkadan, üstten alttan ve -haydi ver yansın- başlıyordu, şimdiden uçkur çözmeye. Dadıları her gün orasını güzel çelenkler, güzel kurdeleler, güzel çiçekler, güzel püsküllerle süslüyorlar ve oklava misali ellerinde yuvarlıyorlar ve seninki kulaklarını kabartınca, bu oyun hoşlarına gitmiş gibi gülmekten kırılıyorlardı. Biri ona tıpacığım, öteki iğneciğim, bir başkası mercan dalım, bir başkası musluğum, tıkacım, burgum, dürtecim, matkabım, küpem, benim dik kafalı oyuncağım, saç maşam, kızıl sucukcağızım, benim hayasız hayacığım diyor. Biri: - Benimdir, diyordu. Öteki: - Yok benimdir, diyordu. Bir başkası: - Hani bana? Bak keserim öyleyse. Bir başkası: - Kesmek mi? Canını yakarsınız, bayan. Çocuklarınki hiç kesilir mi? Çüksüz bay olur sonra. Ve memleketin öbür oğlancıkları gibi eğlensin diye, Mirebalais'deki bir yeldeğirmeninin kanatlarından güzel bir fırıldak yapmışlar ona."
Reklam
eski aşklarım senfonilerden düşürülmüş tını gibi titriyor yaşlı bir kemancının parmaklarında, geleceğim yok benim sen yaşadıkça
Sayfa 29
İster bana sunsun dünya nice hazinesi varsa yeraltında denizlerde; ister savaş açsın bana eşi görülmedik düşman şu alayla bu alayla o sel gibi atlılardan; bir şey yapamazlar Tanrım, benim güvendiğim sensin çelemezler düşüncemi. Küçük yaşımda yitirdim yüce Tanrım, özgürlüğü, daha yeni tanımışken; güzelliğim sürükledi, beni buralara Tanrım.
Peygamberi diskalifiye etmek...
Kur'ân'la alakalı peygamberin anlayışını, yorumunu diskalifiye ederek, onu kendi akılları ve keyiflerince yorumlayarak arzularına teslim bir din yaşamak istiyorlar. Yani Kur'ân'ı, peygamberin kitabı, peygambere gelen kitap, peygamberin anlayıp yaşadığı, peygamberin uygulayıp örneklediği bir kitap olmaktan çıkarıp kendilerince anlamak istiyorlar. Çünkü Kur'ân'ı peygamberin kitabı, peygamberin anlayıp yorumladığı bir kitap olarak kabul edip peygambere bağımlı anlamaya çalıştıkları zaman düşüncelerine, anlayışlarına peygamberî bir sınır gelecektir. O zaman hayatlarına yasaklar gelecek, onun anlayışının dışına çıkamayacaklar ve daha bir Müslümanca yaşamak zorunda kalacaklar. Ama peygamberi ve peygamberin sünnetini, peygamberin anlayışını, peygamberin uygulamalarını diskalifiye ederek Kur'ân'ı peygambere bağımlı olmadan anlamaya çalıştılar mı, kendi istedikleri gibi ayetleri yorumlama imkanları olacak, kendi arzularına göre onu anlamaya yol bulmuş olacaklar. İşte peygamberi ve onun sünnetini silmek isteyenlerin tek derdi budur. İstiyorlar ki ben benim kitabımdan bunu anladım. Benim kitapta bunlar var. Ben böyle anladım, beni başkası bağlamaz, diyecekler ve keyiflerine uygun bir hayat yaşama imkânı bulabilecekler. Yani kendilerine ait kitapları olsun istiyorlar adamlar. Kendi nanelerine izin verecek, kendi keyiflerine ruhsat çıkaracak, kendilerine tabi, kendilerine özgü kitapları olsun istiyorlar. Müddessir Suresinde Rabbimiz bu hususu şöyle anlatır: "Hayır; onlardan her biri kendilerine önüne açılıvermiş sahifeler verilmesini isterler." (Müddessir, 74/52)
Kutsanmış kent
Gençliğimde, bir kentte insanların Kutsal Kitap'a uygun bir şekilde yaşadıklarını anlattılar. Dedim ki: "Bu kenti ve onun mutluluğunu arayıp araştıracağım." Uzaktaydı. Seyahatim için gerekli hazırlıklarımı yaptım. Kırk gün sonra bu kente varıp kırk birinci gün kente girdim. Ne göreyim! Kent sakinlerinin her biri tek gözlü, tek
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.