“Köyde kimse yok / Ne bir insan, ne de taş üstünde bir taş / Çocuklar yok / Enkaz çığlık atıyor/ Ve bir anne kendini sallıyor uyuyabilmek için / Bebekler, küçücük çocuklar / Çamurla kaplanmış / Yollarda bulunmuşlar / Onlarsa konuşuyor / Amaçları savaş / Ne laf ama… Düşen bombalar / Amerikan yapımı / Yeni Ortadoğu / ‘Pirinç kadın’
Kendini yaktın pişirdin
Niye gam çekersin gönül
Sevgine güman düşürdün
Derdin var çekersin gönül
Bir yanın inliyor yasta
Sense dem verirsin dosta
Baktım oturmuşsun posta
Hü der dar çekersin gönül
Haşimi’nin var çağrısı
Bitmedi derdin ağrısı
Ben olmuşum dert kağnısı
Yükün zor çekersin gönül
m.youtube.com/watch?v=mZ_Izlf...
Kitabımız Buck isimli bir köpeğin başından geçenleri anlatıyor. Güneydeki evinde rahatça yaşamaya alışan Buck, yabancılara satılıyor bir anda kendisini kuzey topraklarında kızak köpeklerinin arasında buluyor. Bu yaşanırken direnmeye çalışıyor ama her direnişi sopa darbeleriyle sonlanıyor. Diğer köpeklerin sürekli onun yemeğine sulanması da başka bir dert. Buck evde yaşamaya alıştığı için, biz de insan olduğumuz için köpek hiyerarşisine yabancıyız ama Buck'un zekası ve uyum sağlama yeteneği sayesinde kısa sürede bunu öğreniyoruz ve Buck'un sürüye alışmasına şahitlik ediyoruz. Her gün daha az sopa yiyor, daha az yemek çaldırtıyor. Ve sonunda sürünün liderine meydan okuyabilecek güce ulaşıyor. Bu süreçler öyle işleniyor ki okurken Buck'un bir şey öğrendiğini değil, hatırladığını anlıyoruz. Çünkü bu hikaye birinin vahşi yaşamı öğrenmesini değil, vahşi yaşama ait birinin doğasını hatırlamasını anlatıyor. Hikayenin sonlarına doğru atalarından miras kalan vahşi ruhuyla yaşamı boyunca kazandığı evcil ruhu mücadele etmeye başlıyor. Kaderinde yazılı olmalı ki vahşi ruhu son darbeyi vurmaya hazır olduğu an bağlı olduğu insanları kaybediyor. Ve artık tamamen vahşi hayata ait oluyor.
Fikrimi söylemek gerekirse, bir köpeğin doğasına uyum sağlama hikayesinden bu kadar etkileneceğimi düşünmemiştim. Jack London'un bir köpeği anlatışı, birçok insanın insanı anlatışından çok daha güçlü. Resmen kitabı okurken yazarlığın ne demek olduğunu bir kez daha anladım. Etkileyiciliğinin yanı sıra kısa ve sürükleyici de bir kitap. Kesinlikle okumalısınız.
Vahşetin ÇağrısıJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202332,5bin okunma
Dün geceyi kalbimiz mahzun, içimiz öfke, gözlerimiz gözyaşı dolu geçirdik Müslümanlar olarak...
Aslında her asırda Müslümanların yaşadığı durumun aynısını yaşadık...
Kâfirlere karşı savaşan hak tayfa yeryüzünde hep vardı.
Batıla karşı dimdik savaşan, o hak tayfaya ulaşamayan, imkânları olmayan bizim gibi çaresiz Müslümanlar da hep oldu. Biz ilk
Jack London, lise yıllarımda tanıştığım ve yollarımızı bir türlü ayıramadığım nadide adam.
Gerçekten usta bir kalem, bu eserini yıllar sonra Modern Klasikler’le tekrar okuma fırsatı buldum ve aynı heyecan kitabı elime aldığımda içimde tekrar canlandı. Bu adam sayesinde Kuzey Topraklarına karşı ayrı bir ilgi ve heves oldu içimde.
Güzel bir malikanede dert ve tasa olmadan hayatını geçiren, daha sonrasında kendisini Kuzey Topraklarının acımasız ikliminde bulan Köpek Buck’ın hikayesi…
Zaten çoğu okurumuz bu yazara ve kitaplarına aşinadır içimizde, eğer sen London’la tanışmadıysan en kısa sürede tanışmalısın. Ve tanışmak istersen de ilk kitabı bu olsun senin için. Daha sonra
Martin Eden ile bu serüveni doruk noktalarına ulaştırabilirsin.
Bu adam gerçek bir yazar. Hüznü, acıyı, hayatı ve benliği bütün gerçekleri ile okura aktaran birisi. Eserleri hayatına bir şeyler katacak ve yaşadığın zamandan daha çok keyif alacaksın…
Keyifli okumalar dilerim… Sevgilerimle A O K
Vahşetin ÇağrısıJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202332,5bin okunma
Kitap şiir gibi ilerliyor kısa kısa cümlelerle İslam davasını anlatıyor çok severek okuduğum bir kitap oldu üstü kapalı cümlelerle Az ve öz kelimelerle dava şuurunu açıklıyor