Ölüm bu muydu? Karıncadan file kadar yeryüzündeki bütün ruh sahibinin vukuundan titredikleri zevklerin, elemlerin sonu, dünyanın en korkunç hadisesi gözlerimizin önünde bu kadar basit ve çabuk nasıl olup bitivermişti? Merhum Ferhat Efendi biraz evvel ölümü inkâr felsefesini bize temhit ederken kanaat getiremeyerek sözlerine içimden gülmüştüm. Fakat şimdi bir varlığın birkaç saniyede yok oluvermesini de kabul edemiyordum.
Aman Allah'ım hayatın ne müthiş anları, ne can dayanmaz manzaraları oluyor. Yalnız senden imdat kabil olan bu anlarda günahsız kullarına niçin halaskâr birer melek göndermiyorsun?
Reklam
Fena alışma sebebiyledir ki en iğrenç şeyleri fark edemiyoruz.
“Ben vahşeti sevmem. Kim olursa olsun ben nev'ime karşı kurşun sıkamam. Tabiaten medeni yaratılmış bir insanım." "Bütün bu ateş saçan aletler, toplar, bombalar medeniyetin icadı değil mi?" "İnsan öldürmek için yollar hazırlayan ve bu işi insani bir hareket olarak tavsiye eden medeniyet, hiçbir vakitte hakiki bir medeniyet değildir. Bu bahis uzundur enişte bey. Bulunduğumuz yer, bunu münakaşaya elverişli değil."
"Beyefendi, beyefendi... Haydut diye beni yabana atma. Ben de insan evladıyım. Musalli bir sarıklı oğluyum. Başıma öyle şeyler geldi, öyle büyük haksızlıklara uğradım ki şimdi hikâyesi uzun. Allah'tan adalet bekledim, bekledim. Zuhur etmeyince ben de eşkıyalığa vurdum."
Hayal
Kalın gövdeli, uzun ve yaşlı ağaçların koyu ve serin gölgeliğine kurulmuş bir hamağa uzansam, yanı başımda, dışı buğulanmış, ağzına beyaz dantel bir örtü örtülmüş bir sürahide, içine limon kabuklan rendelenmiş limonata olsa, ağaçların bittiği yerde, iri taneleri güneş ışıklarıyla bal rengine dönmüş üzüm salkımları taşıyan bir bağ uzansa. Bir guguk
Reklam
157 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.