Böylesi daha iyi. O benim dostum. Sessiz. Hareketsiz. Her zaman benimle. Derime yapışmış yüzüyle. Yaşasaydı, derdi bana: "Oğlum, bana iyi bak! Bir üstada benziyor muyum? Ben yazıyorum, sen okuyorsun. Büyütme bunu." Yalnız bir çocuğun yarattığı hayali arkadaşı gibi. Konuştum birkaç yıl onunla beynimde. Sonra büyüdüm. Anladım konuşulacak bir şey olmadığını. Onun ile benim, birbirimize anlatacağımız herhangi bir şey yoktu. Ağır kurşun yaraları almış ölmekte olan iki düşman askerinin birbirlerine dokunmadan yan yana yatmaları gibi. Hiç konuşmadan... Birbirimize en ufak yardımımız olamazdı.
Kaç yaşındaydım? Hatırlamıyorum. O büyük üstadın yazdığı dünyanın tek gerçek kitabını okuduğumda. On dört yaşlarımdaydım, yanılmıyorsam, onun hakkında bir eleştirmenin yazdıklarını hatırlıyorum. "Eğer gerçekten inansaydı yazdıklarına, çoktan intihar etmiş olurdu. Scatologie taraftarları için bile okunduktan sonra hazımsızlık yaratabilir bu
Reklam
"Sus!" diyorum. "Lütfen. Şu an, dünya üzerinde konuşanları düşün. En az altı milyar insanın yarısı konuşuyor. Bir şeyler anlatıyor. Ne büyük bir ses! Ne büyük bir gürültü! Dinle! Çin'de üçüncü çocuğunu aldırmak için doktora yalvaran kadını, Macaristan'da dilenen adamı, Kanada'da karşısındaki erkeğe kur yapan erkeği. Duy bunların hepsini. O milyarlarca insanın hep birlikte konuşarak yarattıkları korkunç gürültüyü dinle!" Duymaya, dinlemeye çalışıyor. Ama daha bir milyon insanı bile gözünün önüne getiremediğinden, milyarlarcasını çıkartabileceği gürültüyü de hayal edemiyor. İyi niyetli. Ama yetmez. "Lütfen, sen de katılma bu gürültüye" diyorum. Çıkıp gidiyor deli olduğumu düşünerek on sekiz yılın verdiği bütün saf kibiriyle... Ama ben duyuyorum o milyarlarca insanın sesini. Hatta bütün konuşmaları ayrı ayrı duyabiliyorum. Milyarlarca değişik tondan ses. Dünyanın dönme sesini bile duyabiliyorum. Beynim milyarlarca parçaya ayrılacakmış gibi sızlıyor. Kulak zarlarım birbirine değiyor. Seslerden çıldırıyorum. Ellerimle kapatıyorum kulaklarımı yatakta kıvranarak. Yetmiyor! Yastığı başıma bastırıyorum. Sıkıştırıyorum kafamı yatak ile yastığın arasına. Ama gitmiyor sesler. Yeni doğan çocukların ağlamaları, mayına basan askerin çığlığı, taksi çağıran kadının bağırışı... Düşüncelerimi bile duyamaz oluyorum. O kadar çok ses var ki!..
İnsan tercih eder. Öğrenmek ve mantığını çözmek arasında bir tercih yapar. Öğrenen insan her şeyi ezberler. Şarkı sözlerini, kitap isimlerini, büyük düşünürlerin doğum ve ölüm tarihlerini ezberler. Mantığını çözmeye çalışansa hayatın işleyişini kavramaya uğraşır. İsimlerin, tarihlerin bir önemi kalmaz. Birkaç temel bilgi yeter sanatın, hayatın mantığını çözmek için. İkinci gruptakiler hatırlamazlar. Sadece nedenleri bilirler. Ama hatırlamazlar aktörleri. Ben de hatırlamıyorum filmleri, sanatı, davranış bilimindeki teorisyenleri, din kitaplarındaki kahramanları... Bazen bembeyaz bir ekran hayal ediyorum. Gözlerimi açtığım zaman gördüğüm lekesiz bir beyazlık. "Hayat" diyorum. "İşte bu! Bembeyaz. Hiçbir şey yok üstünde, altında. Zihnim bembeyaz. Bildiğim her şeyi unutmuşum. Tereddüt ettirecek bir bilgi kırıntısı bile yok kafamda. Sadece iç organlarım var derimin altında. Tek bir düşünce yok..."
Bir kadeh şarap daha içip ölümümü düşünmekten vazgeçtim. Ateşim yoktu. İyi hissetmenin ne olduğunu bilmediğim için iyileşip iyileşmediğimi anlayamıyordum... Geçmişi düşündüm. Yüzler, isimler... O kadar çok unutmuştum ki. Sanki dün doğmuş gibiydim! "Acaba hep beş yaşında kalan bir çocuk, yeryüzünde otuz yıl geçirince yetişkin bir insan gibi düşünmeye başlar mı?" diye sordum şarap şişesine. Gereksiz fantezim, unuttuklarıma karşılıktı. "Eğer hatırlayamıyorsam geçmişi, daha görmediklerimi düşünürüm" dedim. Ama hiçbir şey kalmamıştı düşünecek..
Uzun zamandır şarap içmemiştim. Aklımdan bir saniye içinde yüzlerce fikir ve görüntü geçiyordu. Kendimi öldürme fıkriyse her dakikada bir kez, tekrar tekrar aklıma geliyordu. Her seferinde değişik bir tarzda hayal ediyordum sonumu. Tabancayı ağzıma sokup ateşlesem her yer kirlenirdi. Camdan aşağı bıraksam kendimi, ölmeyebilir, sakat kalabilirdim. Hatta yoldan geçen birinin üstüne bile düşebilirdim...
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.