Shasta, kendi yüzünü aynada hiç görmemişti. Görmüş olsaydı bile diğer çocuğun (sıradan bir günde) aynen kendisine benzediğini düşünmeyebilirdi. Gerçi o haliyle bu çocuk da kimseye benzemiyordu çünkü belki de hiç görmediğiniz morlukta gözleri vardı ve bir dişi eksikti. Ayrıca giysileri (ilk giydiğinde muhteşem olmalıydılar) yırtık ve kirliydi, yüzünde çamur ve kan izleri vardı. “Sen kimsin?” dedi çocuk fısıltıyla. “Sen Prens Corin misin?” dedi Shasta. “Elbette” dedi diğeri. “Ama sen kimsin?” “Kimse değilim, yani özel biri değilim demek istiyorum” dedi Shasta. “Kral Edmund, beni caddede yakaladı ve seninle karıştırdı. Sanırım birbirimize benziyoruz. Senin içeriye girdiğin yoldan dışarı çıkabilir miyim?”
Doğan Egmont YayıncılıkKitabı okudu
“Eve dönüyoruz! Narnia ve kuzey için hurra!” dedi diğeri. “Böylelikle Prens ertesi sabah uyanınca kuşların yuvadan uçtuğunu görecek!” dedi Peridan, ellerini çırparak. “Oh Tumnus Efendi, sevgili Tumnus Efendi” dedi Kraliçe, onun ellerini tutup beraberce dans ederek salınırken. “Hepimizi kurtardın.”
Doğan Egmont YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
“Hmmm” dedi Bree. “Hey, işte şimdi, söylenişi gerçekten çok zor bir isim. Fakat dörtnal konusuna gelince. Keşke tırıstan çok daha kolay olduğunu bilseydin, çünkü bir kalkıp bir oturmana gerek yoktur. Dizlerinle tutun ve gözlerinle kulaklarımın arasından tam karşıya bak. Yere bakma. Düşeceğini hissettiğinde sadece daha sıkı tutun ve daha dik otur. Hazır mısın? Şimdi; Narnia’ya ve kuzeye.”
Doğan Egmont YayıncılıkKitabı okudu
“Hey!” dedi At. “Dörtnala kalkmak için ne harika bir yer, ha?” “Oh yapma, hayır” dedi Shasta. “Henüz değil. Nasıl olacağını bilmiyorum – lütfen At. Adını da bilmiyorum ki.” “Breehy-hinny-brinny-hoohy-hah” dedi At. “Bunu asla söyleyemem” dedi Shasta. “Sana Bree diyebilir miyim?” “Elinden gelen buysa, öyle olsun” dedi At. “Ben sana ne diyeyim?” “Adım Shasta”
Doğan Egmont YayıncılıkKitabı okudu
At başını kaldırdı. Shasta onun ipek saten kadar yumuşak burnunu okşadı ve “Sen keşke konuşabilseydin yaşlı dostum” dedi. Sonra bir an rüya gördüğünü sandı. Çünkü atın, alçak sesle olsa da “Ama ben konuşabilirim” dediğini duydu. Shasta bakışlarını atın iri gözlerine dikti; gözleri şaşkınlıktan neredeyse onunki kadar büyüdü. “Sen konuşmayı nasıl öğrendin?” diye sordu. “Şşşşş! O kadar yüksek sesle değil” diye cevapladı At. “Geldiğim yerde hemen hemen bütün hayvanlar konuşur.” “Orası da neresi?” diye sordu Shasta. “Narnia” diye cevapladı At. “Mutlu ülke Narnia – süpürge otlarıyla kaplı dağlarıyla ve kekikli meralarıyla Narnia. Birçok nehri, küçük çağıldayan dereleriyle, yosunlu mağaralarıyla ve cücelerin çekiçleriyle çınlayan ormanlarıyla Narnia. Ah Narnia’nın o tatlı havası! Oradaki bir saatlik yaşam Calormen’deki bin yıldan daha iyidir” diyerek konuşmasını iç çekişe benzeyen bir kişnemeyle bitirmişti.
Doğan Egmont YayıncılıkKitabı okudu
Bu hikâye, altın çağlarda Yüce Kral Peter Narnia’yı yönetirken, erkek ve kız kardeşleri kral ve kraliçeyken, Calormen, Narnia ve aradaki topraklarda geçmiş bir hikâyedir.
Doğan Egmont YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.