Canım yanmaz sanmıştım; Kendimi acı geçirmez sanmıştım Bağışıklık kazandığımı ruhsal acıya ya da ıstıraba Nisan Güneşiyle ısınmıştı dünyam yeşil ve altın renkleriyle pullanmıştı düşüncelerim ruhum neşeyle doluydu yine de hissettim yalnız neşenin zapt edebileceği o keskin tatlı acıyı Daha yükseğe uçtu ruhum martılardan durup bir nefes almadan çok yükseklere uçan şimdi sürtüyorlar pırpır eden kanatlarını gökyüzünün mavi çatısına (İnsan kalbi çok narin olsa gerek - atan bir nabız, titrek bir şey kırılgan, kristalden bir enstrüman parıldayan ya ancak ağlayabilen ya da şarkı söyleyebilen) Sonra, ansızın griye döndü kalbim ve karanlık neşemi alıp götürdü Mat ve ağrılı bir boşluk kaldı geriye dikkatsiz ellerin yok etmek için uzandığı benim gümüşten mutluluk ağım Hayretle duraksadı o eller beni sevdiğinden gök kubbemin enkazını görebilmek için döktü gözyaşlarını (İnsan kalbi çok narin olsa gerek atan bir nabız, titrek bir şey kırılgan, kristalden bir enstrüman parıldayan ya ancak ağlayabilen ya da şarkı söyleyebilen) Sylvia Plath'in ilk trajik şiiri. Sylvia Path bu şiiri yazdığında yalnızca 14 yaşındaydı.
[SEVGİLİM BEN ŞİMDİ...] Sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim Elimde uçuk mavi bir kalem cebimde iki paket sigara Hayatımız geçiyor gözlerimin önünden Çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz "Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz". Çiçekler, çiçekler, su verdim bu sabah çiçeklere O gülün yüzü
Reklam
Eylülden Aralık
Öylece, konacağım omuzlarına aklımın gözyaşlarını zehirleyerek. Omuzlarımızdan eskiyi çıkaracağım, beni gri tonlu şehirle küstürür müsün? Griliği kalsın arkamızda. Sen kon bize, bu gece sansürüm eskiye Şehirler uyanmış karanlık rüyalarından kimliklerimiz tanık gölgelere! Yatıya kalıyorum gözlerine bu gece. Tarih, yazar mısın şu gözleri? Eylülden vurdum Aralık'ı, senle telaşlı gece yolculuğuna hazırlanırken... Öpmelerim bu gece sana koşuyor, aklımın kapıları tek tek dağılana kadar deştim senden olan akşamı! Mavi, savaş açmış unutulan gölgelere senin gecedeki omzundan. Ama ben hâlâ şiire bulanmış yüzündeyim, kainat boşlasın hiçliği.
Vardığımız doğruların olup bitmiş yanlışlara gücü yetmiyor.
vaktini bekliyor sadece.
Dünyanın en acımasız canavarı yatıyor içimizde.
"Bu manzaraya bakarken anladım ki biçimi ve duruşu saçma, tuhaf, aykırı ve olağanüstü bir insan bile gerçek bir acı duyar ya da bir yıkıma uğrarsa, güçlü, karakteri olan bir figür haline gelebilir. Bir ara bugünkü toplumumuzu düşündüm, o da yıkıma doğru gittiği hâlde, bir yenilenme anında kontrast olarak büyük ve karanlık bir silüet olarak dikilebilir karşımıza. Evet, benim gözümde, tabiatta fırtına dramının, hayatta da acı çekme dramının üstüne yoktur. Cennet mavi olabilir ama insanın çilesi daha da güzeldir."
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.