Ağzı bir tek dua bilmediği halde dinine düşkün biriymiş gibi gösterirdi kendini. Sakal bırakır, beyaz sarık sarardı başına. Ne yandan baksan görünümüyle ağır hoca, ermiş bir din bilgini gibi gösterirdi ken­dini. Sürekli namaz kılardı. Alnı secdeden hiç ayrılmazdı. Ama bütün bunlar birer gösterişti, yalandı. Namaz kılmadığı zaman ranzasında oturur, cam ve aynaların üstüne çiçekle yürek resimleri yapardı. Sonra da o çiçek ve yürek resimlerinin ortasına onu satın alacak olan mah­kumun fotoğrafını yapıştırır, resimleri fahiş fiyatla satardı.
+267
‘’Korkuyorum yaşamaktan ki çok güzel…’’
Reklam
Herhangi bir konuda, her hatırlamada aynı ağrıları çekiyor olsak yaşamak dayanılmaz olurdu. Düzeneğimizin bizi koruyan ve kollayan bu şefkatli numarasına bayılıyorum. Yalnız ben bu unutma işinde biraz fazla ileri gitmişim, beynimi unutmak için o kadar acımasızca eğitmişim ki, artık lazım gelen şeyleri de hatırlayamıyorum. Geçmiş bulanık bir nehir gibi içimden akıp gitmiş... Altında kaldığım taşların ağırlığını biliyorum da mevzu tam olarak neydi bir türlü çıkaramıyorum Osman.
Ayrılığın en kötü tarafı şahidini kaybetmek sanırım. Birileri bilmeyince, bazı şeyler hiç yaşanmamış gibi oluyor çünkü.
İnsan istiyor ki, her şey birbiriyle bağlantılı olsun, işaretleri takip ederek bir sonuca ulaşılsın ve o anda bir aydınlanma yaşansın. Ama olmuyor. Babalar ölüyor, ceplerinden yanan taşların fotoğrafı çıkıyor, sen o taşların yanlarına gidip oturuyorsun, saatlerce bakıyorsun, bakıyorsun ve evet sürpriz: Bir bok anlamıyorsun. Kucağımda anlamadığım milyonlarca şeyle beraber oturuyorum, hiç bilmiyorum Osman.
"Bozok dedin mi Oğuz'a, Kayı dedin mi Osman'a yorarlar; amma Kınık'ı bilmezler beyim. İlle de Selçuk demen şarttır."
Sayfa 303 - Yakın Plan 21.BaskıKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.