Osmanlı döneminde, geri kalmayı, doğa bilimlerini icra etmeyip metafiziksel sorularla uğraşmakla açıklayan bu aydınlar, gücü ellerine geçirince hayallerini gerçekleştirmeye girişmişlerdir. Atatürk, sadece Cevdet'in değil, Jön Türklerin hayalleri arasında yer alan din adamları sınıfının gücünün daha çok kısıtlanmasını, devlet kurumlarının ve özellikle de eğitim kurumlarının dini öğelerden "arındırılmasını" hedeflemiş ve gerçekleştirmiştir. Hilafet kaldırılmış, Batı hukuku benimsenmiş, eğitimde sekülerleşme yaşanmış hatta daha da öteye gidilerek özel alana müdahele edilmiş; tarikatlar yasaklanmıştır. Sekülerleşme, Cumhuriyet'in ilk dönemlerinden itibaren temel hedeflerden birisi olagelmiştir. Zaman zaman bu hedefi engellediği düşünülen eylem ve fikirler askeri güç kullanılarak bastırılmıştır.
Sayfa 112Kitabı okudu
Bu noktada Şükrü Hanioğlu'nun da belirttiği gibi Atatürk'ün bu fikirlerinin zamanın ruhuna uygun olduğu, aynı fikirlerin Atatürk'ün mensup olduğu çevre tarafından da benimsendiği hatırlanmalıdır. "Bilimcilik" diye de tanımlanan, bilimin diğer tüm bilgi türlerini geçersiz kıldığı, bilimin her konuda hakem ve rehber sayılması gerektiği, eninde sonunda bilimin dini alt edeceği fikri Atatürk ile başlamamıştır. Bu eğilimin Osmanlı'da başladığı, Atatürk'ün bu görüşü yaratmak bir yana, bu görüşten etkilendiği unutulmamalıdır.
Sayfa 111Kitabı okudu
Reklam
Bu dönem, Batı'nın bilgisinin yanı sıra Batı'da yürütülen bilim ile ilgili tartışmalar da Osmanlı'ya taşınmıştır. Batı karşısında geri kalmış olmanın beraberinde getirdiği psikoloji, birçok Osmanlı aydınını Batı'yı sadece teknolojik bir model olarak almanın yeterli olmayacağı konusunda ikna etmiştir. Birçok aydına göre Batı'dan gelen her şey kıymetlidir. Batı, "hiçbir dönem bu denli idealize edilmemiş, genç nesiller kendi kültür ve geçmişlerine bu kadar antipati duymamışlardır. Kuşkusuz bu dönem Abdülhamid'in siyasi baskısı, İslam'a tepkili nesillerin yetişmesinde, dolayısıyla din-bilim çatışması tezinin popülerleşmesine katkıda bulunmuştur.
Sayfa 109Kitabı okudu
Türk reformcular, dini, Batı örneğinde olduğu gibi, ilerleme ve aydınlanmanın önündeki en büyük engel olarak görmüşlerdir. Darwinizm, Osmanlı entelektüel hayatına böyle bir atmosferde girmiş ve kısa sürede Osmanlı'daki modernleşme tartışmalarının önemli bir parçası olmayı başarmıştır. Öyle ki Darwin, seküler Osmanlı aydınlan için, bilimin ve doğruluğun sözcüsü, gençleri uyandıracak bir önderdir. Darwin'i reddedenlerse Orta Çağ'da hapsolmaya mahkûmdur.
İsmail Fennî'ye göre Kuran'ı bir bilim kitabı olarak görmek, onu doğa hakkında bilgi edinmek için kullanmak hatalıdır. Örneğin, göklerin yaratılışından bahseden ayetlerin amacı astronomik bilgi vermek değil, Müslümanların Tanrı'nın gücünü ve sanatını hatırlamalarını sağlamaktır. Kuran'ı metafiziksel ve ahlaki bir rehber olarak görmek gerekmektedir.
Dahası, Atatürk tarafından 1930'larda kurulan iki önemli kurum olan Türk Tarih Tetkik Heyeti ve Türk Dil Tetkik Cemiyeti, Türklerin Batılı bir ırk olduğu ve Türk dilinin tüm dillerin anası olduğu gibi etnik teorileri desteklemeyi amaç edinmiştir.
Reklam
185 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.