"Neden insanoğlu harekât alanında daha çok türkü söylemek ve dinlemek ihtiyacı duyuyor Murat?" diye sordu. "Çok doğal. Ve hem kültürel hem de sosyolojik bir şey. Çünkü türküler esas halkın duygu ve melodilerini yansıtıyor. İçten ve özgün. Yapmacıklık yok. Türküler halkın çaresizliğinin, acılarının, duygularının bir aracı. Yapamadığı, baş edemediği, yenemediği zaman türkülere döküyor duygularını. Türkü, halk için bir nefes, bir çıkış yolu. Onunla ruhunu rahatlatıyor."
Reklam
“Engel mi? O da neymiş! İnsanların engeli kafalarındadır. Kuşkuyu, endişeyi, karamsarlığı atın kafanızdan.”
Kendisini çiğneyenleri çiçekle karşılayan kalabalıklara asla güvenmiyorum.
Sözün bittiği yer ne yazık ki.
Ben izindeyken, bizim oralardan şehit düşmüş bir çocuğun cenaze merasimine katıldım. Olup bitenleri uzaktan izledim. İnanır mısınız komutanım, utandım ve yerin dibine geçtim. Tamamen saman alevinden farksızdı toplum. 'Şehitler ölmez, vatan bölünmez ' klişe laflarıyla bağırıp durdular. Bunları uzaktan inceledim. Sanki suni bir havayla doldurulmuş balondan farksızdılar. Ve on yıllardır bu içi boş kalabalıklar hep aynı şeyi yaptılar. Sonuç ne? İşte geldiğimiz nokta.
"Vatanı son dağına, son köyüne ve en son kaya parçasına kadar, karış karış savunmaktan bizi hiçbir kuvvet men edemez."
Reklam
Niye mi olmuyor?
Olmaz! Ortalık kürsü nutukçularından ve riyakârlardan, işbirlikçilerden, güçsüz ve dayanıksız lapacılardan; gerçeği görmeyen, sezemeyen, bilgisi düşük gabilerden, para karşılığı her şeyi satan löp beyinlilerden geçilmediği için olmaz! Ve en önemlisi hakkını arayıp hesap sormasını bilmeyen bir toplumla hiçbir şey olmaz. İnsanlar arasında akıl eksikliğinden başka hiçbir ortak yan yoktur. Bizim burada imanımız gevrerken, meydan boş kafalı, her şeyi bilir görünen allameden geçilmiyor.
“İnsan, zayıflığı reddedip bir kere güçlü oldu mu, hep güçlü olarak kalır.”
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.