"Biliyorsunuz, İsrailoğulları başlangıçta Mısır'dan kurtarıldıkları için sevinseler de ıssızlığın ortasında ekmeksiz kaldıklarında kendilerini kurtaran Tanrı'ya bile isyan etmişlerdi."
"çünkü minnettarlık insanın doğuştan gelen bir erdemi olmadığı gibi, insanlar zorluklarla karşılaştıklarında çıkar umdukları zamanların aksine sözlerinden döner."
Yaşamımızın akışı içinde hep kötülükten kaçınmaya çalışıyoruz, ama bir kez pençesine düştük mü bize en büyük dehşeti yaşatıyor ve içine düştüğümüz beladan bizi çıkaracak tek araç ya da kurtuluş kapımız da yine kendisi oluyor.
Yaşamda tehlikeyle yüz yüze geldiğimizde Tanrı'nın bizi koruduğunu görmeye başladığım önceki zamanlarda çoğu kez düşüncelerimi dolduran bir kanaati yeniledi; hakkında hiçbir şey bilmediğimiz durumlardan nasıl da harika biçimde kurtuluyoruz; tutacağımız yol konusuna bir kuşkuya ya da tereddüde, adına ikilem dediğimiz şeye düştüğümüzde şu yoldan gitmeye niyetlenmişken gizli bir işaret bizi nasıl da öbür yola yönlendiriyor; akıl, eğilimlerimiz ve belki de işin mantığı, öteki yoldan gitmemizi buyuruyorken yine de zihnimizdeki nereden ve hangi gücün yardımıyla kaynaklandığını bilemediğimiz tuhaf bir baskı bizi bu yoldan gitmeye zorluyor ve sonradan anlaşılıyor ki gitmemiz gereken, hatta hayal gücümüzü zorlayan şu yoldan gitmiş olsaydık mahvolacakmışız.
Tehlikenin korkusu, gözle görülür bir tehlikenin kendisinden on bin kez daha ürkütücüdür; endişenin yükü bize, endişe duyduğumuz kötülükten kat be kat büyük gelir.