Moğol İmparatorluğunun etkileri
İlk kez Pasifik Okyanusu'ndan İran körfezine ve Karadeniz'e kadar barış kurulmuştu. Bu barışı tek tük bozan şeyler sadece veraset kavgaları ile Uzak Doğu ile Uzak Batı insanlarını ezelden beri birbirlerinden ayıran geçit vermeyen doğal engellerdi. Artık yolcular, tüccarlar ve misyonerler Avrasya'yı bir baştan bir başa tam bir güvenlik içinde geçebiliyorlardı. Guillaume de Rubrouck adında biri Moğolistan'ı; Marco Polo adında biri Çin'i; Pekinli bir Türk de Roma ile Paris'i keşfetti.
Sayfa 26 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
Çekik gözlü, elmacık kemikleri çıkık, kısa boylu süvariler, 1206 yılının bir günü, aralarından Timüçin adındaki birini, Cengiz Han adı altında başbuğları olması için seçmişler ve "muharebede öncülük edip kaçırdıkları kadın ve kızları ona av hediyesi olarak vermeyi" vaat etmişlerdi. Bu kısa boylu süvariler Pasifik Okyanusu kıyılarından Akdeniz kıyılarına kadar Çin, Kore, Mançurya, Orta Asya ve uçsuz bucaksız bozkırları, İran ile İndüs ırmağına kadar Afganistan, Mezopotamya'nın büyük bir bölümünü, Kafkasya'yı, Selçuklu sultanlarının hüküm sürdüğü Ön Asya'yı, şimdiki Ukrayna'yı ve kuzeydeki Slav prensliklerini vergiye bağlamışlardı. Suriye'de, Polonya'da, Macaristan'da at koşturmuş, Adriyatik sahillerine kadar uzanmış, Çinhindi, Birmanya ve Hindistan'a akınlar düzenlemişlerdi.
Sayfa 25 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Moğol İmparatorluğu
Bu İmparatorluk, ne istediğini nereye gittiğini gayet iyi bilen bir avuç insan tarafından, o güne kadar tarihin tanımadığı korkunç felaketlerin ortasında, merhametsiz ve çok sert bir kan dökücülükle kurulmuştu. Amaçları dünyaya diz çöktüren evrensel bir monarşi kurmaktı. Bu, tıpkı göklerde bir Tanrı'nın bulunduğu gibi, yeryüzünde de hükümdar tek olacak, sonsuz barışı sağlayacaktı.
Sayfa 25 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
"Timur, geçmişin en üstün kişilerinden biridir."
Timurlenk nasıl bir duygu uyandırırsa uyandırsın, onun hakkında nasıl bir yargıya varılırsa varılsın, olağanüstü ve büyüleyici bir kişiliğe sahip olduğu, fatih kişiliği ile devlet adamlığının çok büyük olduğu yadsınamaz. Dünya tarihinde onun düzeyinde çok az kimse vardır. Ama ondan üstününe rastlamak olanaksızdır. O, İskender, Dara, Sezar, Cengiz Han, Bonaparte ailesinin bir ferdidir. Timur, geçmişin en üstün kişilerinden biridir.
Sayfa 23 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
Ne denli şaşırtıcı görünürse görünsün, o zaman, Avrupa'da, Rene Grousset'nin tanımına göre "bozkırın son imparatorluğu"nun kurucusuna büyük bir hayranlık duyuluyordu. Sayılamayacak kadar çok ressam ve çizimci onun resmini yapabilmek için can atıyordu. Edebiyatta da onlardan geride kalınmadı: XVI. yüzyılın sonlarına doğru Marlow, Timur'u iki piyesinin baş kişisi yaptı; daha sonra Voltaire "Tarih Üzerine Denemeler"inden birini ona hasretmişti; Goethe, Divan'ında ondan söz etti ve onun hakkında yazacağını ima etti. Müzisyenler de ondan esinlendiler. Haendel onun adını taşıyan bir opera besteledi. Şarkiyat ile ilgili çalışmaların daha sonra başladığı düşünülecek olursa oldukça erken bir tarih olan XVII. yüzyılda, Timur'u ilgilendiren bazı kaynakların batı dillerine çevrilmesi ile birlikte, dostum Kehren'in belirttiği gibi, önce Fransa'da daha sonra da İtalya, İspanya, İngiltere ve Almanya'da gerçek bir Timurlenk modası doğdu. Modanın çok kararsız ve değişken olduğu düşünülecek olursa halkın ilgisi daha başka konulara kaydı. XIX. yüzyılda, Rusya'nın Orta Asya içerlerine doğru ilerlemesi, Timur'a kısa süreli olmakla birlikte yeniden güncellik kazandırdı.
Sayfa 21 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
Timurlenk'in kişiliğinde her şey tutarsız gibi görünse de, belki de öyle değildi. Aşır derecede gururlu görünmesine rağmen sade bir unvanla yetinmiştir. Kendisine bağlı olduğunu ileri sürdüğü bir hükümdarı tahtından indirir, kendini Çin'e bağlı bir hükümdar olarak görür, sonunda da mezarının bir evliyanın yanına kazılmasını ister. Şarap içmeyi yasaklar ama içki alemleri düzenleyip küfelik oluncaya kadar içer. Binlerce insanı kılıçtan geçirirken kılı kıpırdamaz, ama huzurunda işkencelerden ya da savaşın dehşetinden söz edilecek olsa tahammül edemez. Yenilerini yaptırma coşkusuna sahipken başkalarının anıtlarını yıkar. Eğitim görmemiştir, belki de okuması yazması bile yoktur. Kültüre ve edebiyata yönelik bir zevki vardır, sarayına en büyük sanatçıları çeker. Mağripli büyük tarihçi İbn-i Haldun'a hayranlık ve saygı duyar. Kelimenin tam anlamı ile yüzünün güldüğünü gören olmamıştır, ama nükteli sözlerden hoşlanır. Merhametsizdir, suç bağışlamak nedir bilmez, ama bir an gelir, hiç kimsenin ummadığı bir anda affediverir. Tümü ile kıyıcı, insanlıktan uzak bir insan izlenimi verir, ama kendinden olanları, çocuklarını, kız kardeşini sever, erkek torunun doğduğunu haber verdikleri zaman sevinç çığlıkları atar. Davranışlarında bir soyluluk, son derecede bir kibarlık görülür. Osmanlılara, şanına lâyık bir cenaze töreni yapsınlar diye padişahlarının cesedini iade eder, kuşatma altında tuttuğu bir hükümdara turfanda sebze ve meyve gönderir…
Sayfa 21 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.