Normalde erken dönem -bilmiyorum, bu adlandırma teorik olarak yanlış olabilir- Türk öykü ve romanlarına karşı bir parça mesafeliyimdir. Çoğunlukla biraz toy ve sıkıcı bulurum ya da anlattıkları meseleler ilgimi çekmez. En son lisede bir Halide Edip, Tarık Buğra ya da Reşat Nuri okudum mesela ama az önce Sami Paşazade Sezai ve Memduh Şevket Esendal'dan öyle iki öykü okudum ki kelimenin tam anlamıyla enfestiler. Şu an oturdum ve "acaba Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki yazarlarımıza biraz haksızlık etmiş olabilir miyim?" diye sorguluyorum. 🙂🚬
Eski Türk edebiyatında alabildiğine yüceltilmiş aşk, kahramanlık ve din duyguları hakimdir. Gerçek hayatta yaşayan alelade insanlara karşı acıma duygusuna atalarımız da yabancı olmamakla beraber, edebi eserlerinde böyle bir duyguya yer vermemişlerdir. Kanaatime göre bu Hristiyanlıkla İslamiyet, İsa ile Muhammed arasındaki farktan ileri gelir. İslamiyet insanı yücelten bir dindir. Muhammet çarmıha gerilmiş muztarip bir şahsiyet değil, hayatta karşılaştığı güçlükleri yenmiş bir kahraman, bir kanun koyucusu, ve devlet adamıdır. Bilhassa Türk kültüründe yiğitlik ön planda gelen bir duygudur. Hayat karşısında ezilmişlik duygusu, Türk ruhuna yabancıdır. Bu duygu Türk edebiyatına Tanzimat'tan sonra, batı tesiri ile girer. Devrin şartları, sürekli mağlubiyetler, istibdat ve yoksulluklar, bize de fakirlik ve ezilmişliği sanat eserlerinde anlatılmağa değer asil ve beşeri konular olarak gösterir. Namık Kemal nesli hala kahramandır. Türk edebiyatında fakirlik ve ezilmişlik duygusu 2. Abdülhamid devrinde yaygın hale gelir. Bu duygunun öncüsü Sami Paşazade Sezai'dir. Sergüzeşt, ezilmiş, zavallı, kimsesiz bir genç esirenin romanıdır. ''Pandomima'' hikayesinin kahramanının Türk ve müslüman olmayışı da dikkat çekicidir. Paskal'ı bir Türk ve müslüman olarak tasavvur edemeyiz. Hikayede dinden hiç bahsolunmamakla beraber ,Paskal, çarmıha gerilmiş, yalnız, terkedilmiş, muztarip İsa'yı hatırlatır.
Reklam
84 syf.
·
Puan vermedi
·
22 saatte okudu
"Ben ne yaptım da bu böyle oldu..."
Kitabı okurken evet hatalar vardı. Bazen uzun, bazen devrik cümleler kullanılmıştı ama en önemlisi kitap edebiyatımız için çok önemli ve sırf bundan dolayı bile herkes okumalı. Özellikle içinde bulunan "kediler" adlı öyküsü tam bir ibreti alem önce ben ne yaptım demeden yapılan yargılama, önce kendine bakmadan, durmadan, düşünmeden, suçlama. Sen bir kendine bak ki o kadın niye bu kadar çok kedileri sevdi? Niye evde sen değil de kedilerin sözü geçti ? Sen ne yaptın da kadın artık seni takmaz hale geldi. Önce dur bir kendini sorgula ! Ben olsam adamın yerinde önce durur ve derim ki ben ne yaptım da bu kadını bu hale getirdim, ben ne yaptım da beni değil de kedileri tercih etti, ben ne yaptım demeli önce insan hayatta olduğu gibi burada da hiç bir şey sebepsiz olmaz ! Hem şöyle düşün senin bile bir sebebin var bu dünyaya gelmen için kimisi bunu ibadet etmek der, kimisi mesleğini gösterir, kimisi daha farklı bir şey sunar ama illaki sunar sebepsiz hiç bir şey yoktur ! Özellikle sadece herkesin kediler hikayesini bile okumasını isterim; çünkü aslında bu o dönem yazılmış çok güzel insana "ben ne yaptım da bu böyle oldu" sorusunu sorduracak bir hikaye. Bundan dolayı gayet başarılı ve dönemine göre gayet güzel Sami Paşazade Sezai'yi ayakta alkışlıyorum... Dönemine göre gayet başarılı bir kitap...
Küçük Şeyler
Küçük ŞeylerSamipaşazade Sezai · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202313,4bin okunma
Sergüzeşt ve Kafkas Eserleri
Tanzimat dönemi yazarlarından Ahmet Mithat ve Sami Paşazade Sezai'nin anneleri de cariye olarak adlandırılan Beyaz Kölelerdendi. Tiyatrolarında cariyelere ve köleliğe yer veren Abdülhak Hamid'in annesi Münteha Hanım da Çerkesya'dan kaçırılan bir köleydi.Bununla birlikte, Münteha Hanım'ın hür doğmuş ama kaçırılmak suretiyle köleleştirilmiş bir Çerkes mi, yoksa Kafkasya'dan kaçırılıp Çerkes etiketiyle satılmış bir Beyaz Köle mi olduğu konusu belli değildir. O dönem kölelerin hür doğmuş ve zorla köleleştirilmiş olduğu iddiasıyla resmi makamlara başvurması da oldukça yaygındı.
Sayfa 57 - Sami Paşanın Serguzeşt ve Ahmet Mithat Kafkas Eserleri okunursa daha iyi anlaşılır.
120 syf.
·
Puan vermedi
·
21 saatte okudu
Türk Klasiklerinden Sami
Anlattığı dönemi, karakterleri ve yaşam standartlarını güzel yansıtan Sami Paşazade Sezai’nin tek kusuru noktasının olmaması. Bir virgülle uzun uzun yazdığı paragrafları bir araya getirmek mantıken oldukça zordu. Kimi virgüller birbirini tamamlarken kimisinde konu tekrarına düşüyor gibiydi. Her neyse.. Konusuna gelecek olursak keyifli, öğretici ve olmazsa olmazımız olan aşk konusu güzel işlemiş. Aşkın insanı delirten tarafına inan yazarımız kitap boyunca aynı fikre hakimdi. Klasiklerimiz arasında olmasına hak verdim açıkçası. Sadece bazı yerlerde tanrısal bakış açısından çıkıp yazar bakışıyla yazmış olmasını gereksiz buldum. Her şeye rağmen genel olarak güzeldi
Sergüzeşt
SergüzeştSamipaşazade Sezai · Bilge Kültür Sanat · 201646,5bin okunma
120 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 saatte okudu
Sergüzeşt
Samipaşazade Sezai
Samipaşazade Sezai
Sami Paşazade Sezai 1859-1936 yılları arasında yaşamış 77 yaşında İstanbul'da zatürreden vefat etmiştir. Kölelik sistemini eleştirdiği romanını 1889 yılında yazmıştır. Kitabın karakterini Dilber oluşturur yan karakterde ise Celal vardır. Dilber ve Celal'in aşkıdır konu. Kölelik düzenini döneminde eleştirmek aslında cesaret gerektirir. Yazarı bu açıdan da tebrik etmek gerekir.
Sergüzeşt
Sergüzeşt
Sergüzeşt
SergüzeştSamipaşazade Sezai · Bilge Kültür Sanat · 201646,5bin okunma
Reklam
192 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.