Burada da efsane peşimizi bırakmıyor. Söylentiye göre bu Gülbahar aslında Fransa Kralı'nın kızıymış ve son Bizans İmparatoru Konstantinos Dragazes'le evlenmek üzere Bizans'a gönderilmiş. Şehir düşünce o da tutsak olmuş ve sonunda Fatih'in karısı olarak ona Bayezid'i doğurmuş. Üstelik, Müslüman da olmamış. Evliya Çelebi olsun, yabancı gezginler olsun, bu hikâyeyi tekrar ederler. Gerçekten de, Gülbahar'ın türbesi, bu hikâyelerde anlatıldığı gibi pencereleri kapalı durur ve ziyaret edilmez. Oysa Babinger bunların tamamen uydurma olduğunu, Gülbahar'ın arnavut olduğunu söyler.
İlginç bir rastlantıyla, benzer bir hikâyesi olan, I. Abdülhamit'in karısı ve II. Mahmut'un annesi Nakşidil Sultan'ın türbesi de burada, biraz daha ileridedir. Bu da on dört kenarlı, pencereleri iki sıra ve ikinci sıradakiler beyzi olan, gayet değişik ve ilginç bir türbedir, yazılarını ünlü hattat Rakım Efendi yazmıştır.
Nakşidil türbesinin bahçesinde I.Abdülhamit'in kadınlarından Gülustu'nun da türbesi vardır.
Osmanlı tarihinin Batı ile özel ve ortodoksi dışı ilişkisi olan bu iki padişah (II. Mehmet ile II. Mahmut), halkın hayalinde, o yaptıklarını bir kadının bir "gâvur" kadının etkisinde kalarak yapmış olmalılar.