Türk Müzeciliği adlı nefis kitabında Abdülhak Şinasi Hisar şu cümleleri belki de işte böyle bir huzur anında kurmuştur: "Sevdiğimiz vücutları ve ruhları kaybettikten sonra, ister hayalle, ister bir an, ister uykuda olsun, onlara tekrar kavuştuğumuz hissi, bizim için cihana değmez mi? Ve bunu veren rüyalar nasıl sevilmez?" Yağız Gönüler
Venedik'in, Rönesans ressamları tarafından yapılmış ilhamlı, mucizeli, müessir resimlerini hatırladıkça, insan Boğaziçi'nin tespit edilememiş güzelliklerine acıyor.
Sayfa 103Kitabı okudu
Reklam
Mütareke devrinde ... zavallı İstanbul başının çaresine bakarken, müze büyük bir tehlikeye düşmüştü. Evvela adeta boşalmıştı. Hademelerinin ve memurlarının çoğu asker olmuşlardı. Hükümetin de hiçbir otoritesi kalmamıştı.
Hamdi Bey'in hayatında yapmaya muvaffak olduğu ve vatana bıraktığı eserine imrendiğim gibi, bir hissini de pek kıskanırım: O da bu adamın son yatacağı yeri kendisinin bulup beğenmesi ve sevip seçmesidir. Bize sorsalar son uykumuzu uyuyacak yeri kolay kolay beğenmeyiz. Ekseriyetle dünyanın hiçbir köşesi bize, sonuncu yuva olmak için intihap edilmeye değecek kadar güzel, emin veya milli gözükmez.
Tutankamon'un mezarının keşfine muadil bir keşifti
1887 ve 1888'de Sayda'da, yerli ahaliden Şerif Efendi'nin bahçesinde bulunan ve Hamdi Bey'in oraya giderek bozulmadan meydana çıkardığı 21 Lahit, bütün dünyanın nazar-ı dikkatini celbediyor. Bunlar Fenike krallarının lahitleri idi.
Osman Hamdi 1883"te Nemrut'ta
1883 senesinde iptida Mamuretül Aziz Vilayeti dahilinde Kahta kazasında, Nemrut dağı tepesinde hafriyat yapıyor..
Reklam
29 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.