Türkiye'de yapılmak istenen tüm iyileştirmelere islami kesim karşı çıkmış, gereğinde de bunlara karşı tahriklere girişerek, büyük kalkışmalara neden olmuşlardır. Bu kalkışmaların en yaygın ve etkini otuz bir mart olayıdır.
İmge yayınları /pdfKitabı okudu
Kadının Kurtuluş Devrimi
Aralık 1934'de Başbakan İsmet İnönü (soyadı yasası aynı yılın Haziran ayında çıkmıştı) TBMM'nde bir konuşma yaparak şunları söyledi: "Yüce saylavlar (özdil akımının sözcükleridir bunlar) kadınların saylav seçmek ve saylav seçilmek hakkına sahip olmaları için yüce katınıza teklif sunuyoruz... Türk kadının hakkı olduğu yerden ayrılıp, bir süs gibi, memleket işine karışmaz bir varlık olarak bir köşeye konması Türk geleneği değildir. Türk geleneğinin ve anlayışının karşıtı olan bir usuldür ki, Türk ülkelerinde yerleşmesi, yüzyıllardan beri geçirmekte olduğumuz felaketlerin başlıcalarından ve temellerinden biridir (Alkışlar ve Okay (bu da özdil'de onay sözcüğü) sesleri.) Devrimciler, yüce kurulunuz bunu yurdun ve ulusun çıkarı ve iyiliği adına anlayışlarımızın yeni bir belgesi olarak gösterip övünebiliriz... Türk devrimi denilince, bunun kadının kurtuluş devrimi olduğu beraber söylenecektir. Gelecek Büyük Millet Meclisinde kadın saylavlarla beraber çalışmak, Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşundan beri bu memlekete getirdiği verimliliğin daha da genişlemesini daha verimli olmasını sağlayacaktır... Türk kadını da, TBMM'nde, memleketin mukadderatı hakkında söz söylemek, kanunların ve alınan tedbirlerin aile ve yurt için pratik ve yararlı olması hakkında değerli düşüncelerini millete karşı anlatmak fırsatını haklı olarak bulacaktır (Sürekli alkışlar ve okay sesleri).
Sayfa 331 - İmge yayınları /pdfKitabı okudu
Reklam
Ankara'da şapkaya yönelik iki dava görülmüştür. Maraş olaylarında yargılanıp, idam kararlan uygulananların dışında, Valinin Başkent'e gönderdiği sanıklar yargılanmış; bunlardan Molla İbrahim, Bayraktar Hamdi, İnşaallah-Maşaallah Ali ve Pekmezci Hüseyin idama, ondört sanık da onbeşer yıla mahkum olmuşlardır. İkinci mahkemede ise 5 Şubat 1926'da Babaeski eski müftüsü Ali Rıza ile savcının üç yıl ceza istemesine karşın İskilipli Atıf Hoca idama mahkum edildiler. Ankara İstiklâl mahkemesinin 70'in üzerinde Vicahi, 50'nin üzerinde giyabi idam karan verdiğini biliyoruz. Ne var ki Divan-ı Harplerin verdiği ölüm kararları bunun çok üzerindedir.
Sayfa 293 - İmge yayınları /pdfKitabı okudu
Erzurum Kongresi'nde dokuz kişilik bir "Heyet-i Temsiliye" seçilmiştir. Mustafa Kemal ve Rauf Bey bu kurula girmişlerdir. Böylece askerlikten ayrılmış olan Mustafa Kemal, "Heyet-i Temsiliye" başkanı olarak yeni savaşımına başlıyordu. Sivas Kongresi 4 Eylül'de çalışmalarına başladı. Kongre başkanlığına Mustafa Kemal Paşa seçildi. Kongrenin tartışmaları "Manda" sorunu üzerinde yoğunlaştı. Sonuçta "Manda"yı savunanlar yenildi. Kongre 12 Eylül 1919'da kapandığı zaman bir bildiri yayınladı. Bu bildiride Damat Ferit Hükümetine milletin güveninin kalmadığı belirtildikten sonra "Yeni ve güvenilir bir hükümetin kurulması gerçekleşinceye kadar İstanbul'la ilişkinin kesilmesinden başka çare kalınmadığı" vurgulandı. Kongrenin bu kararı kısa sürede etkisini gösterdi, Damat Ferit Paşa Sadrazamlıktan ayrılarak yerine Ali Rıza Paşa hü- kümeti kuruldu. Yeni hükümet ilk iş olarak "Meclis-i Mebusan" seçiminin yapılmasına karar verildi.
Sayfa 164 - İmge yayınları /pdfKitabı okudu
Yüksekokul öğrencisi bir kız... kürsüde erkek arkadaşlarının direniş isteklerine katıldığını bağıra bağıra tekrarlamış:"Kim demiş bir kadın küçük şeydir, bir kadın, belki en büyük şeydir"dizelerini tekrarlayarak Türk kadınlarının isteklerini dile getirmiştir. ... Fatih mitinginde meydana toplanan binlerce İstanbulluya ilk defa bir kadın seslenmiştir. Ünlü yazar Halide Edip kürsüden şunları söylemiştir:" Bugün memleketimiz taksim tehlikesi karşısında. Adım adım kendi durumumuzdaki milletleri başımıza efendi yapmak istiyorlar. Bugün İzmir, yarın Konya, öbür gün İstanbul, sonra müslüman dünyasının başı olan Türk susturulmuş olacaktır. Buna karşı ne silahımız var. Kurşun, top bomba? Bizim bunlardan da kavi silahlarımız var. Topun yüzüne tüküren milletlerin ruhu bizde de var. Sesimizi mutlak dünya işitecektir."
Sayfa 177 - İmge
Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminin otuz yılını yöneten Abdülhamit'i ve eylemlerini değerlendirirken alışagelmiş önyargılardan kendimizi arıtmamız gerekir. Bu önyargılar Abdülhamit hakkında iki aşırı düşünceyi getirmektedir. Bir gruba göre Abdülhamit, kanlı istibdatı ile Türk ve Osmanlı halkına kan ağlatan bir tirandır; diğer gruba göre ise, bir önceki yargının tam tersi olarak " ne yaptıysa iyi ve doğru yapmış" olan bir ulu hakandır. Oysa Abdülhamit kelimenin tam anlamıyla ne o ne de ötekidir. Yalnızca gemisini kayalıklı ve hırçın suların hızlı aktığı bir boğazdan sağ salim geçirmeye çalışan kaptandır. Koşulların rasyonaline göre davranmaya çalışan bir yöneticidir... Abdülhamit düzenini otuz yıl kadar sürdürebildiyse, bunun temel nedeni ustalıkla uyguladığı denge politikası kadar halkı yanına almasını bilmesidir. Halk ile Abdülhamit arasındaki bağı din kurmuştur.
Sayfa 51 - İmge
Reklam
107 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.