''Birkaç yüz bin insan, avuç içi kadar bir yerde toplanıp üzerinde sıkıştıkları toprak parçasını çirkinleştirmek için ellerinden geleni yapmışlardı: Bir şey yetişmesin diye, toprağın üstünü taşlarla örtmüş, yeşermeye başlayan otları yolmuş, ortalığı taş kömürü, neft dumanına boğmuşlardı. Ağaçları gelişigüzel budamışlar; hayvanları, kuşları yerlerinden etmişlerdi. Bütün bunları yapmışlardı ama bahar, şehirde bile gene bahardı. Güneş ısıtıyordu; canlanan otlar, yalnız bulvar çimenlerinden değil, kazılmayan her yerden hatta kaldırım taşları arasından bile yeşil yeşil fışkırıyordu.''
- Tolstoy, Diriliş
prens andrey insanların büyük bir bölümünü aşağılık, önemsiz yaratıklar olarak görüyor, ulaşmaya çalıştığı mükemmelliğe uygun canlı bir örneği bulmayı öyle çok istiyordu ki…
kendi içindeki ve çevresindeki her şey ona karmakarışık , anlamsız ve tiksindirici geliyordu. ama piyer çevresindeki her şeyden duyduğu bu tiksintiden rahatsız edici bir zevk de alıyordu.