11 Kandil
6 | Bâz geşt Geri dönüş veya başka bir makâma dönüş anlamına gelen bu terim, nefesi tutarak kalp ile birkaç kez yapılan kelime-i tevhîd zikrinden sonra nefesi salarak dil ile ‚İlâhî ente maksûdî ve rızâke matlûbî/Allah’ım! Maksadım sensin ve isteğim senin rızandır.‛ cümlesini söylemeyi ifâde eder. Bu cümle sâyesinde kalbe gelebilecek olan iyi ve kötü tüm düşüncelerin (havâtır) silindiği söylenir. Kalbe gelen havâtır bu cümle ile geri döndüğü, ya da sûfî kalp ile kelime-i tevhîd zikrinden sesli ve farklı bir zikre döndüğü için yahut da sâlik bu cümle ile kalben Allah’a döndüğü için bâz geşt diye adlandırılmış olmalıdır. Yeni mürîdlerin bu cümleyi önceleri taklîdî olarak söyledikleri ve zamanla hakîkatına erdikleri ifâde edilir.
11 Kandil
5 | Yâd kerd Zikretme ve hatırlama anlamına gelen bu terim, mürîdin şeyhinden vird olarak aldığı zikri kalbi ya da dili ile icrâ etmesi demektir. Nakşbendiyye’nin ilk dönemlerinde dudakları kapatıp dili damağa yapıştırarak kelime-i tevhîdi kalbî yolla icrâ etme şeklindeki zikir genel kabul görmüştür. Zikirden maksad Allah’tan gâfil olmamak ve ona sevgi ile bağlanmaktır.
Reklam
11 Kandil
4 | Halvet der encümen Toplum içinde yalnızlık anlamına gelen bu terim sûfînin bir köşeye çekilmeyip halk arasına karışmasını, ancak bedenen halk arasında iken kalben onlardan ayrı, yalnız ve Allah ile birlikte olmasını ifâde etmektedir. Görünüşte halk ile hakîkatte Hak ile el kârda gönül yârda (dest be kâr ve dil be yâr), beden pazarda kalp
11 Kandil
3 | Sefer der vatan Vatanda yolculuk anlamına gelen bu terime yüklenen mânâlar şunlardır: 1. Sâlikin kötü huylardan iyi huylara, beşerî sıfatlardan melekî sıfatlara doğru sefer etmesi ve ahlâkını değiştirmesi. 2. Mürîd olmak isteyen kişinin uygun bir şeyh bulmak gâyesiyle yolculuk etmesi ve farklı şehirlerde dolaşması. 3. Sûfînin vatanda yani halvet odasında zikir ve mücâhede ile meşgul olarak kalp gözünün açılması ve bu kalp gözüyle âlemi müşâhede etmesi, âlemin ilginçliklerinde bu göz ile yolculuk etmesi. 4. Sûfînin kalben dünyevî düşüncelerden ve mâsivâdan Allah’a doğru sefer etmesi.
11 Kandil
2 | Nazar ber kadem Zâhirî anlamı, sâlikin lüzumsuz şeyler görüp gönlünün dağılmaması için yürürken önüne (ayağına) bakması anlamında bir terimdir. Bu terimi, sûfînin yürürken gaflet içinde olmaması ve attığı adımları hayır yolunda atmak için bilinçli olması şeklinde yorumlayanlar da vardır. Ahmed Kâsânî nazar ber kademin bâtınî mânâsını şöyle açıklamıştır: 'Sûfî tasavvuf yolunda hangi makama ulaşmış ise kalben orayanazar etmeli, böylece gaybet değil huzûr ve sahv içinde olmalıdır ki buna fark ba‘de’l-cem' de derler.‛ İlk dönem sûfîlerinden Ebû Muhammed Murta‘iş (ö. 328/940), 'Sûfî, himmeti (nazarı, düşüncesi) ayağının yanında olan kişidir.' demiş, Hücvîrî de bu sözü sûfînin bedeni neredeyse kalbi ve düşüncesi de oradadır, bu kişi gaybeti olmayan bir huzûr ve cem‘u’l-cem makâmındadır, diye yorumlamıştır. Ahmed Kâsânî’nin bâtınî yorumu, Hücvîrî’nin yorumuna benzemektedir. Nazar ber kademin bir diğer mânâsı şudur: 'Sâlik nefs engellerini aşmada ve tasavvuf yolunda öyle hızlı ilerlemeli ki, gözünün ulaştığı son noktaya bir anda adımını atıp ulaşmalıdır.' Meykede-i Muhabbet adlı eserde bu terimin ‚Nazar ber kıdem‛ şeklinde okunup, ezelî (kadîm) olan Allah’ı düşünmek ve dünyânın fânî olduğunu bilmek diye yorumlanabileceği söylenmiştir. Bu terim bazı kaynaklarda ‚Nazar der kadem‛ şeklinde kaydedilmiş ise de mânâsı değişmez.Muhammed Murta‘iş (ö. 328/940),
11 Kandil
1 | Hûş der dem Her nefes alıp verişte bilinçli olmak, yani her ân Allah ile olmak ve gaflete düşmemek anlamında bir terimdir. Nefes alıp verirken çıkan ‚he‛ sesi, sâlike gayb-ı hüviyyeti yani Allah’ın zâtını hatırlatmalıdır. Verilen her nefes bir hazinedir, ancak insanlar çoğunlukla bunun farkında değildirler. Verilen her nefes insanın değerli ömründen bir parça koparıp götürür ve yerine başka bir şey konamaz. Bu sebeple her ânı şuurlu geçirmek gerekir. Hûş der dem teriminin bir mânâsı da sâlikin içinde bulunduğu makâm ve hâle riâyet etmesidir.
Reklam
430 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.