Bir hayatım daha olsa, korkmadan dokunmak için yaşardım onu. Bir keklik beslerdim ellerimle, varsın uçsun sonunda. Bir çiçek büyütürdüm, varsın solsun sonunda. Bir omuz ısıtırdım, varsın gitsin sonunda. Dokunurdum.
Sayfa 314 - Dokunurdum. Ben eriyene dek, o eriyene dek, biz hiçleşip karışıncaya dek bu derin boşluğa, dokunurdum. Ama yok bir hayatım daha. Bir hayat daha yok.Kitabı okudu
İnsanlar maalesef beyinlerinin yüzde üçünü kullanabiliyor . Bu yüzden bir sürü şeyi yanlış anlamak, anladıklarını sandıklarına süratle inanmak ve onları inançları doğrultusunda çabucak sınıflandırmak gibi budalaca huyları var .
Büyümek biraz da utanmayı unutmak demek. Mahcubiyetin, ucu masumiyete bağlanan ipi, nasıl da ince ama aşikâr. 0 ip, ancak bir tür iç temizliğiyle sağlam kalabiliyor. İçini temizleyemeyenler, dışını parlatıp duruyor.
Şehirlere bombalar yağıyor, pazaryerleri ağır silahlarla taranıyor, kan gövdeyi götürüyor ama sanki kimsecikler ölmüyordu. O zaman insan kendini kanalı değiştirince bitiverecek bir film izlermiş, hani ortada yası tutulacak kayıp yokmuş gibi hissediyordu. Ama yas, ormana bırakılsa da evini bulan köpekler gibi, çağrılmasa bile adresine koşmayı bildiğinden, yine de göğsün altında, yumruk büyüklüğünde, eğreti bir sızı duyuluyordu. Toprağa benzeyen bir kokusu vardı bu sızının. Cinayetleri spikerler değil, ekseriyetle o haber veriyordu.
Biraz da kıskandığından mıdır nedir, suçlulukla yakınlığımız onu her zaman huzursuz etmişti zaten. Hele de sinsice içime işle- yen hastalık damarlarımda fink atarken, uzak bir hatıraya takılıp kalmama anlam veremiyordu.