Subhanallah!
Hz.Osman (ra) bir çocuğu olduğunda onu yedinci gün kucağına alırmış.Kendisine bunun sebebi sorulduğunda şöyle cevap verirmiş: "Böyle yapınca onun sevgisi kalbime daha çok yerleşiyor.Ve eğer vefat ederse, sabrıma karşılık ecrimin daha çok olacağını ümid ediyorum."
Kırk sayısının kutsiliği
“Erbain. Arapça bir kelimedir ve kırk demektir. Kırk sayısı, ta Pisagor’dan, belki de eski Hint inanışlarından kalma bir kutsiliğe sahiptir. Kuran’ın yedinci suresinin (Araf) 142’nci ayetinde de “Musa’ya otuz geceyi vade verdik, o otuz geceyi onla tamamladık, Rabbinin tayin ettiği vakit kırk gece olarak tamamlandı...” denmektedir. Dervişler de bu kırk sayısına pek ehemmiyet verirlerdi. Küçük ve ancak yerde serili hasırla döşenmiş, ekseriyetle taş bir odaya girerler, yemeklerini her gün biraz daha azaltarak kırk gün orada ibadetle meşgul olurlardı. Hatta ilk günü kırk, ikinci günü otuz dokuz, üçüncü günü otuz sekiz... zeytin tanesi yemek suretiyle nihayet yiyeceklerini bir zeytine kadar indirenler olurdu. Bu kırk günlük halvete “erbain çıkarmak” denirdi.”
Reklam
Cilt cilt din felsefesi damıtılır burdan... Müthiş
ŞÖVALYE : Tanrıyı neden öldüremem içim­ de ? Ona ilenirim, yüreğimden söküp fırlatmak isterim de, neden böyle ağrılar içinde, böyle aşağılanarak yaşar durur? Neden, her şeye karşın, silkip atamadı­ğım şaşırtıcı bir gerçektir o? İşitiyor mu­sunuz beni ? ÖLÜM : Evet, işitiyorum. ŞÖVALYE : Bilgi istiyorum, inanç değil, var­sayımlar değil, bilgi. Tanrı, elini bana doğru uzatsın, kendini açığa vurup benim­le konuşsun İstiyorum. ÖLÜM : Ama sessiz durur o. ŞÖVALYE: Karanlıkta ona doğru haykırı­yorum, ama sanki hiç kimse yok orda. ÖLÜM: Hiç kimse yok belki de. ŞÖVALYE : Yaşamak iğrenç bir yılgı öyley­se. Kimse ölümün karşısında, her şeyin bir hiç olduğunu bile bile yaşıyamaz. ÖLÜM: İnsanların coğu ölüm, ya da yaşa­manın boşluğu üstüne kafa yormaz ki. ŞÖVALYE : Ama bir gün yaşamanın o son anına varıp, karanlığa doğru bakmak zorunda kalacaklar.
Şabat'ın her ay ayının yedinci günlerinde (Shapatu) kutlanan eski bir tatil günü olduğu anlaşılmaktadır. Ancak onun anlamı Eski Ahit'teki Şabat'ın anlamından tamamen farklıydı. Babil Shapatu'su bir matem ve kendi kendini cezalandırma günüydü. Satürn gezegenine adanan kasvetli bir gündü, "cumartesi" (Saturday) günümüzde de Satürn'den kaynaklanan ve ona adanmış olan bir isimdir. Satürn'ün gazabı o gün boyunca insanların kendi kendilerini kınamaları ve cezalandırmaları suretiyle yatıştırılmak istenmektedir. Ancak Eski Ahit uyarınca kutsal gün kendi kendini cezalandırma ve matem günü olma özelliğini kaybetmiştir. O artık “kötü” bir gün olmaktan çıkmış, iyi bir gün haline dönüşmüştür. Şabat uğursuz bir gün olan Shapatu'nun tam karşıtı haline gelmiştir, eğlence ve zevk alma günüdür. Son iki bin yıl boyunca Yahudiler Şabat'ı Kutsal Kitap ve dini yazıları okumanın yanı sıra yemek yiyerek, içerek ve birbirlerini severek geçirmeyi adet haline getirmişlerdir. Böylece Şabat Satürn gezegeninin kötü güçlerine boyun eğme günü olmaktan çıkarak bir özgürlük ve eğlence günü haline gelmiştir.
Sayfa 178Kitabı okudu
Korku ve düşünme
JÖNS : Peki şu Ölüm mü ? RESSAM : Evet, o hepsiyle dansederek alır götürür. JÖNS : Niye böyle saçma sapan şeyler resme­diyorsun ? RESSAM : İnsanlara bir gün öleceklerini ha­tırlatmağa yarar diye düşündüm. JÖNS : Bu onları daha mutlu kılmaz ki. RESSAM : Ne diye insanları hep mutlu kıl­malı ? Onları arasıra korkutmak hiç de fena fikir sayılmaz. JÖNS : O zaman gözlerini yumar, senın res­mine bakmaktan kaçınırlar. RESSAM : Yo yo, bakarlar. Kuru kafa, çıp­lak bir kadından hemen hemen daha ilginçtir. JÖNS : Sen onları korkutursan ... RESSAM : Düşünürler.
Reklam
Bir rastlantı sonucu o papaz on yedinci yüzyıl İngiliz mistik şairlerinin bir antolojisini okuyordu; ben de aynı gruptan George Herbert'in şiirlerini. (Her nedense, benim gibi dinsizler çok meraklıdırlar mistik edebiyata.) Bir süre sonra, adam, Roma'ya hacca mı gittiğimi sordu nezaketle. Ben ise, hırt bir biçimde kötü kötü sırıtarak,
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.