80 syf.
7/10 puan verdi
·
9 saatte okudu
Cengiz Aytmatov'un henüz Aytmatov olamadığı dönemde (1965) kaleme aldığı ilk eserlerinden birisi. Kitap 1970'te İlk Öğretmen ismiyle Türkçe yayınlanmış. Daha sonra Da Yayınları tarafından Öğretmen Duyşen ismiyle yayınlanmış. Mehmet Özgül çeviri haklarını Elips Kitaptan Nora Kitaba geçmesiyle kitap bu yıl İlk Öğretmenim ismiyle Nora Kitap
İlk Öğretmenim
İlk ÖğretmenimCengiz Aytmatov · Nora Kitap · 201821 okunma
...Taşta kan vardı. Bahçede ürkütücü bir serinlik. Cinayetin tek tanığı dolunaydı. Hiç şaşırmadan , ürpermeden , korkmadan bakıyordu uzun boylu kavak ağaçlarının ölü yapraklarının arasından. Yedi kişiden en genç olanı vurmuştu kapıya. En yaşlı olanı çağırmıştı içeridekini. Yedi kişinin yedisi birden saplamıştı bıçaklarını içeriden çıkana. Taşta kan vardı. İnsanların yüreklerinde nefret, dolunayda derin bir sükûnet..
Reklam
Kampta Kadınlar
. Moskova'da, Kaluga kapısındaki kampçığımızda gururlu mu gururlu bir kızcağızımız vardı, eskiden keskin nişancı, teğmeni, şimdi tutuklu "M." Bir masal prensesi kadar güzel: Dudaklar vişne kırmızısı, duruşu - kuğu kuşununki gibi, saçları kuzguni renkte. Ona göz diken ise yaşlı, pis, şişko ambarcı İsaak Berşader. Görünüşü genellikle tiksindiriciydi, hele askeri mazi sahibi güzel kızın gözüne büsbütün iğrenç görünmüş olmalıydı. Adam - çürümüş kütük, kız - zarif kavak ağacı. Fakat kızı öylesine bir çember içine aldı ki, kaçacak delik kalmadı. Kızı genel işlere göndertti (tüm pridurkiler bir takım, avlayan ambarcıya, yardım ediyorlardı), gözetme kadrosundakilerin sebepsiz takılmalarına hedef etti (bunlar da ambarcının eline bakarlardı). uzak ve kötü bir kampa göndermekle tehdit etti, sonunda. Bir akşam, ışıklar söndükten sonra, gökten ve kardan gelen yansımalarda, M.'i kadınlar barakasından çıkarak, başı eğik, hırslı Berşader'in depo kapısına vurduğunu gözümle gördüm. Bundan sonra kampın iyi bir yerine yerleşmişti kızımız. .
Sayfa 189Kitabı okudu
56 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
2 saatte okudu
2024 Okuma Listesi 18. Hafta - 18. Kitap Francis Scott Fitzgerald’ın Benjamin Button'ın Tuhaf Hikâyesi adlı novellası 2024 yılında okuduğum 18. Kitap oldu. İş Bankası Kültür Yayınları tarafından Bülent O. Doğan çevirisiyle çıkmış. Elimdeki Aralık 2023 baskısı. Francis Scott Fitzgerald romanı da filmi de Türkiye’de çok sevilen Muhteşem Gatsby’nin yazarı. Benjamin Button'ın Tuhaf Hikâyesi 1922’de yazılmış, 2009’da sinemaya uyarlanmış. Dilini biraz basit bulsam da orijinal kurgusu yüzünden okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Yazara bu kitabı yazma konusunda ilham veren, Mark Twain’in, “Hayatın en iyi kısmının başta, en kötü kısmının da sonda olması ne yazık,” sözü olur. Kurguladığı ana karakter Benjamin Button, 1860 yılında yaşlı olarak doğar, sonra gençleşmeye başlar. Zaman onun hayatında diğer insanlara göre ters yönde akmaktadır. Bu ilk etapta güzel bir şeymiş gibi görünse de aslında tam bir felakettir. Çünkü Button’un hayatı deneyimleme sırası da normal bir insanın tam tersi bir şekilde gerçekleşir. Yaşıtlarının başında kavak yelleri eserken olgun olan Button, olgunlaşması gereken dönemlerde eğlence hayatına dalar. Çok sevdiği eşi bile gözünde eski ışıltısını kaybeder. En kötüsü daha ileri yaşlarda çocuğa dönüşmesi olur. 1920 yılında, torununun doğumuyla birlikte artık tam bir bebektir. Geride bıraktığı 60 yıllık hayatı sanki hiç yaşanmamış gibidir.
Benjamin Button’ın Tuhaf Hikâyesi
Benjamin Button’ın Tuhaf HikâyesiF. Scott Fitzgerald · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202121,7bin okunma
408 syf.
8/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Kayıp babasıyla doğacak çocuğu arasında kalmış bir kadın... Hayatın anlamını arayan bir insan: Karen kimya... Kapıları sırlara açılan bir kent... Sırların mucizelere dönüştügü geceler. Mucizelerin hakikat sayıldığı zamanlar... Yedi yüz yıl öncesinden gelen bir fısıltı... Aşkı sadece aşkla tartanların ıtırlı soluğu... Ölümün yok edemediği bir sevda... Yıllara direnen bir sevgi; Şems-i Tebrizi ve Mevlana Celaleddin-i Rumi... Günümüzden yedi yüz küsur yıl öncesine uzanan gerilim dolu, heyecan yüklü, mistik bir serüven. Taşta kan vardı, gökyüzünde dolunay, bahçede toprak kokusu. Ürkütücü bir serinlik içinde yüzüyordu ağaçlar. Kış güllerinin katmerlenme vaktiydi, nergislerin tazelenme demi. Yedi kişi girmişti bahçeye... Yedi öfkeli yürek, nefretin ele geçirdiği yedi akıl, yedi keskin bıçak. Yedi lanetli adam bahçenin sessizliğini yedi parçaya bölerek yürüdü kurbanlarının bulunduğu tahta kapıya... Taşta kan vardı. Bahçede ürkütücü bir serinlik. Cinayetin tek tanığı dolunaydı. Hiç şaşırmadan, ürpermeden, korkmadan bakıyordu uzun boylu kavak ağaçlarının ölü yapraklarının arasından. Yedi kişiden en genç olanı vurmuştu kapiya. En yaşlı olanı çağırmıştı içeridekini. Yedi kişinin yedisi birden saplamıştı bıçaklarını içeriden çıkana. Taşta kan vardı. İnsanların yüreklerinde nefret, dolunayda derin bir sükûnet...
Bab-ı Esrar
Bab-ı EsrarAhmet Ümit · Everest Yayınları · 201836,5bin okunma
Tahrik
Bırakın ince kavak seslerini şehrin içinde paralar yaşlı kızların koynunda yatarken bırakın köprülerin üstüne yağmur ve basma perdelerden lânet bize. Şaşılacak bir dünyada yaşamaktı; öğrendik şimdi külçeler yüklüyüz şaşılacak bir biçimde külçeler yüklüyüz ve çıkmak istiyoruz yokuşu Sokaklar gittikçe katı bizim adımlarımıza peşimizde bütün
Reklam
122 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.