Gönlümü geri istiyordum. Ne kadar ilkel, rūkuş, banal da olsa çok değerli olduğunu savunuyordum, bu çağda, böyle aptal bir romantiktim işte, bundan doyumsuz bir mutluluğa kavuşmuyor da değildim, kendimi yitirmekten korkmuyordum.
"Hep içyüzüne bakmalı", derdin. Orada bir insan denizi bulacağımdan söz ederdin, hafta sonları Sakarya'da kimi zaman Gökkuşağı'nda, ayaküstü döner ekmek, kitapçılar, ilk romanlarını kendisi pazarlamak zorunda kalan acemi yazarlar, ilk heyecanlar, ilk düşler, gülüşmeler...
Reklam
Oysa gerçekte siz sadece yoksul bir öğrenci. Ben de yarım gün çalışıp part time okuyan, yine taşradan gelmiş, o yoksulluk evinde nem, küf kokusu, kitaplar, ekmek kırıntıları, toz çamur, uykusuzluk, ödevler, notlar, sessizlik. Bu aşkan geçmeli.
...bölüm başkanı Yunanlı profesör kadına 'Siz gözlerin uyuyup kalbin uyumadığı geceleri bilir misiniz?" diye soruşumuz, 'birlikte saadeti bulabileceğimizi düşünmüştüm', 'çıktığımız ilk akşamı hatırlıyor musun?" 'evet beş yıl evveldi', 'peki, önümüzdeki beş yılda neler yapacaksın?' 'Bilmem.' 'Saatime bakmalıyım', nereden girer bu diyaloglar? "üzgünüm gitmem gerekiyor", sonra meslekte birlik fikri, sözde mutluluk düşüncesi, 'umarım mutlu olursun', 'Sensiz mutlu olabileceğimi nasıl düşünürsün, bütün bunlar arasında gelecek kurduğumuz daha birçok güzellik mi, saçmalık mı bilinmez, yine de ışıl ışıl gözlerin, her nasılsa her akşam bir başka tabiatta ruhumuzdan bir cüz'ü unutuşumuz, sözündeki renkler sözündeki hayaller 'Sanki beni bu aşktan geçip...' Gülüşmeler 'Aptal romantik sen de.'
Sana Süheyla demeli. Süheyla demek deniz demekti. Gökyüzünden denizlerin derinliğine kadar bütün mesafeleri kuşatan. Çiçek ve deniz, türleri en az bilinen dünyaydı.
Derken pencereme bir kuş geldi. Vurdu. Uçurmak için işaret ettim. Gitmedi. Bir diyeceği mi vardı, ısrarlıydı. Pencereyi açtım. Girdi. Sabaha dek bekledi. Zaman zaman dalıyordum, uyanıp yine o kitaba dönüyordum. Sabah, odayı bırakıp çıktım. Kasaba çeşmesi akıyordu, su getirdim, ekmek aldım, Çevirme Köyünden ısmarladığım peyniri getirmişti Akbabalar. Akbabalar köyün en çok davara sahip ailesiydi. Döndüğümde baktım kuş gitmiş, bu kez bir kuddūs kuşu ötüyordu. Kuddűs kuddüs zikrini yapan bu kuş da nereden çıkmıştı? Bu konuk da niçin gelmiş? Tam bir saat kıpırtısız ona baktım. O da bana baktı. Ekmek bıraktım yemedi. Su verdim içmedi. Odayı bu defa bırakıp çıktım. Bir kaç dadika sonra döndüm. Yoktu.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.