Atatürk
Sen gideli
Neler oldu bu vatanda bilsen
Kara çarşaflılar çember sakallılar
Bereliler doldurdu köyleri, şehirleri
En güvendiğin kişiler
Senin ülküne ihanet ettiler
Ve sonra utanmadan
Yoksullar bekler.
Beklemek umuttur.
O bekleyişin karşılığı üç-beş kuruş, hani ne olacak demeyin; evde yol gözleyenler var. Tütmeyen baca, kaynamayan tencere var.
Bu günler kötü günler.
"Hepinizden nefret ediyorum ama tek başıma da canım sıkılıyor"
diyen Yıldız ablanın sözünü bu ay kapakta görmek daha derginin kapağını açmadan gülümsetti:)
Sevgili okur,
Mutluyum neden biliyor musun?Artık bir beklediğim var.Hani insanlar eskiden mektup beklerlermis ya birbirlerinden ben de İzdiham'ı kendime dost yaptım. Yakın bir
Öncelikle arkadaşlar bu incelemeyi bir pedagog bir öğretmen veya bir eğitimci edasıyla yazmadığımı belirtmek isterim. Kaleme alırken bir sosyolog ve 20 yıl bu eğitim sisteminin içinde olan bir fert olarak kaleme aldım. Elimden geldiğince bilimselliğe girmemeye sadece kendi alanımın noktalarına değinmeye çalışacağım. Önce kitap hakkında sonrada
Çok fazla vakit ayırmak, çok fazla düşünmek, çok fazla sevmek, çok fazla sevilmek, kısaca çok fazlalı hiçbir şeye muhtaç ve de zorunlu değilim artık. Çamaşır asıp, briket yumrukluyorum canım sıkıldıkça;
Epeydir yoksulum. Hani şu an bu yazdıklarımı başucuma koyup canıma kıyacak kadar yoksulum. Gülen yüzlerimin çıkış noktasındaki karanlık başımı
**var mı buralarda sürgün? marjinal? yabancı birilerii? :)
sürgüne çarptırılmış bir dille.
malatya'da siyaset okumaları atölyesinde okunacak olan kitaplarımızdan biri de edward said'in entelektüeli idi.
60-70'lerden tutun 80-90'lara ve hatta 2000'lilerden de oluşan geniş yelpazeli bir ekiptik.
entelektüel kitabının tahlili için artistlik yapıp gönüllü olduğumu,
kitabı bitirebildikten(!) sonra itiraf