Yusuf Yusuf dedikleri, birkaç beyle birkaç mermi...
Üç saattir incelemelerde eleştirel bir satır, bir fikir hatta bir kelime arıyorum... Arıyorum ki, kitapla ilgili yakın bulduğum bir görüşü repost edip şu satırları şu sıcakta yazma yükünü üzerimden atabileyim...
Yok maalesef, olmadı... Bunun pek çok nedeni olabilir tabii... Ancak Kuyucaklı Yusuf özelinde bu hayranlığa, bu müthiş etkilenmeye
Öncelikle arkadaşlar bu incelemeyi bir pedagog bir öğretmen veya bir eğitimci edasıyla yazmadığımı belirtmek isterim. Kaleme alırken bir sosyolog ve 20 yıl bu eğitim sisteminin içinde olan bir fert olarak kaleme aldım. Elimden geldiğince bilimselliğe girmemeye sadece kendi alanımın noktalarına değinmeye çalışacağım. Önce kitap hakkında sonrada
Atatürk
Sen gideli
Neler oldu bu vatanda bilsen
Kara çarşaflılar çember sakallılar
Bereliler doldurdu köyleri, şehirleri
En güvendiğin kişiler
Senin ülkene ihanet ettiler
Ve sonra utanmadan
Çok fazla vakit ayırmak, çok fazla düşünmek, çok fazla sevmek, çok fazla sevilmek, kısaca çok fazlalı hiçbir şeye muhtaç ve de zorunlu değilim artık. Çamaşır asıp, briket yumrukluyorum canım sıkıldıkça;
Epeydir yoksulum. Hani şu an bu yazdıklarımı başucuma koyup canıma kıyacak kadar yoksulum. Gülen yüzlerimin çıkış noktasındaki karanlık başımı
Yoksullar bekler.
Beklemek umuttur.
O bekleyişin karşılığı üç-beş kuruş, hani ne olacak demeyin; evde yol gözleyenler var. Tütmeyen baca, kaynamayan tencere var.