Klasikleri seven biri olarak, Anna Karenina en iyi romanlar kategorisinde bence, derim. Lisedeyken piyasadaki tüm romanları okuduktan sonra, bir sohbet sırasında roman türünün gereksiz olduğunu düşündüğümü müzik hocama söylemiştim, tüm ergen ukalalığımla. Buna rağmen Anna Karenina beğendiğim birkaç romandan biriydi. Sonraki zamanlarda elbette ki fikrim sabit kalmadı. Şimdi de tek cümle etrafında dönse bile cümleyi en etkili biçimde vurgulayarak pekiştiren şey olduğunu düşündüm romanın. Ve romana gelecek olursam; yıllar yıllar öncesinde de günümüzdeki gibi kadının hissettiklerinin önemi pek yok. Anna cesur yürek bir kadın olarak her şeyi göze alırken, kocası "başkası ne der" den başka bir şey düşünmüyor. İtibarını Anna'ya ve çocuğuna eziyet etmekten üstün tutuyor. Fakat "başkası ne der" ölçütüne göre. En azından birinci ciltte öyle. Hemcinsi olarak Anna'yı yadırgamak gibi bir hataya düşemem arkadaşlar, neme lazım!