29. Mûsâ bu süreyi doldurup ailesiyle birlikte yolda giderken Tûr tarafında bir ateş gördü; ailesine, "Siz bekleyin; ben bir ateş gördüm, belki oradan size bir haber yahut ısınmanız için bir parça ateş getiririm" dedi.
Mûsâ, on yıllık süreyi tamamladıktan sonra (Şevkânî, IV, 164;) ailesiyle birlikte Mısır'a gitmek üzere yola çıkmış, yolda giderken Tûr tarafında uzakta parlayan bir ateş (ilâhî bir nur) görmüştür. Tefsirlerde Mûsâ'nın yolunu kaybettiği bir sırada, kendisine yol gösterecek birini bulmak ümidiyle gördüğü ateşin bulunduğu yere gittiği kaydedilmektedir (bk. Tâhâ 20/10).]
30. Oraya gelince, o mübarek yerdeki vadinin sağ tarafından, (oradaki) ağaç yönünden kendisine şöyle seslenildi: "Ey Mûsâ! Muhakkak ki ben yalnızca ben âlemlerin rabbi olan Allahım.
31. Asânı yere bırak!" Mûsâ asâyı yılan gibi kıvrılır görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı. "Ey Mûsâ! Beri gel, korkma, çünkü sen güvendesin.
32. Şimdi elini koynuna sok; bir hastalık yüzünden olmaksızın bembeyaz çıkacaktır. Korkudan açılıp savrulan kollarını normal konuma getir (sakin ol). İşte bu ikisi Firavun ve adamlarına karşı göstereceğin, rabbin tarafından iki kesin delildir. Onlar, yoldan çıkan bir kavim olmuşlardır."
[30. âyetteki "vadinin sağ tarafı" ifadesi, Mûsâ'nın gidiş yönüne göre onun sağ yanını veya Arap geleneğine göre kıbleye dönüldüğünde sağda kalan tarafı belirtmek üzere kullanılmış olabilir (İbn Âşûr, XX, 112-113). Yüce Allah burada Hz. Mûsâ ile vasıtasız olarak konuşmuş ve Mûsâ vahye muhatap olmanın ilk korkulu heyecanını burada yaşamıştır.]