Anadolu çocuklarına "Biz Türk değil miyiz" deyince "estağfurullah" dedirten neydi? Araplığa hizmet eden Osmanlı idi. Hep soruyorlar: Neden Osmanlı, örneğin bir İngiliz gibi gittiği yere kendi kültürünü ve dilini götürmedi? Benim cevabım: Çünkü Osmanlının kültürü Türk kültürü değildi. Arap kültürünü götürdü nereye gittiyse. Dil olarak da Türkçeyi üvey evlat gördü. Onu arka plana atmak için kelime çorbası olan osmanlıcayı icat etti. O da ölü doğan bir dil oldu doğal olarak. Kökü yoktu çünkü. İngiliz, sömürdüğü yere dilini ve kültürünü götürdü. Osmanlı gittiği yere arap kültürünü ve arap kelimelerini götürdü. Onun için Osmanlının 500 yıl egemenliği altında kalmış Arap bölgelerinde bir tane Türkçe kelime, Türkçe isim, Türk geleneği duyamazsınız. ama Türkçede binlerce arapça kelime duyarsınız. Osmanlı Türk evlatlarını Araplara, Arap kültürüne ve Arap diline hizmet ettirdi. Atatürk ile Türkoğulları Arap hizmeçisi olmaktan kurtuldu. Ama yeniden Arap hizmetçisi yapılmak isteniyor. Not: Halil İnalcık hoca Osmanlı ailesinin kökeninin belli olmadığını ifade etmiştir. II. Murat döneminde Yazıcızade'ye Kayı boyundan olduklarını yazdırmışlardır, ancak aslı astarı yoktur...
Şevket Süreyya Aydemir
Şevket Süreyya Aydemir
twitter.com/Tekyolbilim/sta...
İmgetanrılar
İmgetanrılar yüzyıllar boyu insanları daha da sünepeleştirmek, onları sömürmek için kullanılmaktadır! Okullarda öğrencilere yanlış bilgi verilerek İslam Uygarlığı deyimiyle VII. yüzyıl ilkel Kureyş Oymağının düşlemleri aşılanır çocuklarımıza! 70000 Türk'ün boynunu uçuran Arap Kureyş halifelerinin öldürümü okullarda unutturulmaya çalışılır! Kureyş geleneği, yaşam biçimi 1400 yıl öncesinin; Türklere de, Kürtlere de, öbür azınlıklara da, İslam Uygarlığı adıyla yutturulur! İslam Uygarlığı denen de VII. yüzyılın Kureyş yaşamı ve düşlemleri... Bu düşlem, bu imgegiysiler Türklere giydirilir!.. Tencere yuvarlanır kapağını bulur! Sonra da neyin ne olduğunu bilmeyen, yüzyıllar boyu sünepeleştirilen yazıklı halk çeker bu sömürgeleşmenin ağırlığını! ..
Reklam
-Marcus Aurelius tarafından Atina'ya yerleştirilen (yaklaşık MS 180) Aristoteles­çi felsefe okulunda Aristoteles'in ilk büyük yorumcusu Afrodisiaslı İskender ile 800 (el-Kindi)- 1110 (İbn Rüşd) yıllarının Aristotelesçi önemli Arap düşünürleri arasın­ da, Aristoteles'in yazılarının geleneği Suriye ve Irak'ta sürdü.
Vedat Günyol
“Orhan Veli'yi arada bir görürdüm. Selamlaşırdık. Çok efendi, çok saygılı bir insandı. Hatta Orhan Veli efendilik ve incelik simgesiydi bence. Böyle ince, uzun bir adam; gayet terbiyeli. Yavşak Türk şiirinin beline kazmayı vuran (yavşak da Arap-Acem karması bir şey değil) Türkçe'yi Yunus'un nefesinde, tazeliğinde bulan ilk şairlerden biridir.” . . . "Tarihin beğenerek andığı insanlar daima dönüm noktalarında bulunmalıdırlar ki Orhan Veli de bu dönüm noktalarından birindedir. Onlar bir geleneği yıkıp yeni bir gelenek kurarlar. Daha doğrusu kurdukları şey içlerinden gelen yeni bir kayıtlar sistemidir. Orhan Veli işte bu işi becerdi. Vezine, kafiyeye sırt çeviren rahat bir adam, şiiri bir çeşit düz yazı havasına sokan bir insan."
Hititler yoğun biçimde Hatti,Mezopotamya ve huri etkileri altında kalmış oldukları halde ulusal kimliklerini yitirmemişler, tersine bütün bu esinlenmesen yararlanarak özgün bir uygarlık yaratmışlardır. Birçok uygarlığın karışımından oluşan başarılı bir sentez yüzyıllar sonraki Anadolu’da bir daha gerçekleşmiştir. Gerçekten Türklerin 16.yy’da pers, Arap, Bizans ve eski anadolu geleneği ile kendi orta Asya özelliklerinden yararlanarak yarattıkları Osmanlı imparatorluğu da böyle başarılı ve özgün bir sentez örneğidir.
Sayfa 115Kitabı okudu
... bugünkü İslamiyet, Araplar, özellikle milliyetçi Araplar tarafından sadece bir din olarak değil, dili, gelenekleri ve tarihteki parlak medeniyeti ile daha ziyade bir millî Arap kültürü olarak benimsenmektedir. Fakat Türk milleti için İslamiyet bugün yalnız ve yalnız bir dindir. Araplardan ayrı bir kültür geleneği olan Türk milleti içinde, hâlâ İslam dini ile Araplığı ayıramayanlara, şalvarı ve hurmayı dinin icabatından sayanlara rastlayabiliyoruz. Bunlar, Abdünnâsır'ın İslam bayrağı altında yaptığı koyu Arap milliyetçiliğine hizmet ettiklerinin farkında değillerdir. Bize göre, Türk toplumu içinde millî terbiye yayıldığı ve herkeste millî benlik ve şuur tam manasıyla geliştiği zaman, İslamiyet hakiki hüviyeti ile kalacak ve bir kültür meselesi teşkil etmeyecektir.
Reklam
Köle Ticareti
Bu bizi Avrupa tarihindeki Afrika köle ticaretine getiriyor. Burada Portekizliler ve Hristiyanlar Afrika'ya varmadan çok önceleri kıtada büyük ve zinde bir köle ticaretinin varlığını hatırlamakta fayda var. Bahsettiğimiz Arap yazarlar, köleliğin varlığını bekliyorlardı ve kendilerine seyahatlerinde yardım etmeleri için kölelerle geziyorlardı. Siyahi Afrikalılar, Müslüman dünyasında iş yapmaları için kuzeye götürülüyorlardı, şeker yetiştiriciliği başladığında ise Fas ve Irak'a tarım işçileri olarak ithal ediliyorlardı. Köleler sayısız küçük savaşlar ve akınlar sırasında alınıyorlar ve satılıyorlardı. Atlantik köle ticareti, zaten var olan güçlü bir köle geleneği olmadan ortaya çıkamazdı, köle gemileri, Hristiyan tarihinin bir parçası olduğu kadar Müslüman tarihinin de bir parçasıdır.
Sayfa 235 - Yakamoz KitapKitabı okudu
Malum kitle bunu da görmezden gelir :D
Muhammed, Hatice’nin hediye ettiği Zeyd b. Harise adındaki bir köleyi, daha Mekke dönemindeyken, ilk Müslüman olanlardandır diye kendine evlat edinir. Ve kendi adını ona verir. O zamana gelinceye kadar Zeyd, kendi öz babasına nispetle Zeyd b. Harise olarak çağrılırken, Muhammed tarafından evlat edinildikten sonra, Zeyd İbn Muhammed diye çağrılmaya başlanır. Muhammed, onu halasının kızı Zeyneb ile evlendirir. Medine’ye göçten sonra, günlerden bir gün Muhammed, Zeyd’i ziyaret için evine gittiğinde kapıyı Zeyneb açar. Zeyneb’in görünüşü Muhammed’e hoş görünür. Bunun üzerine Zeyd karısını boşar ve Muhammed Zeyneb’le evlenir. Ancak, geçerli olan Arap geleneği, böyle bir evliliği haram saymaktadır. Çünkü, bu geleneğe göre Zeyd, kendisini evlat edinen Muhammed’in öz oğlu durumundadır. Onun adıyla çağrılmaktadır. Ve işte Muhammed’in Zeyneb’le olan evliliğini sağlayabilmek için Tanrı, bu Arap geleneğini değiştirdiğini bildirmek üzere şöyle bir ayet indirir: “(Evlat edindiklerinizi) babalarına nispet ederek çağırın. Allah yanında en doğrusu budur...” (Ahzab Suresi, ayet 5). Bu ayete dayalı olarak Muhammed, daha önce Zeyd’in adını “Zeyd İbn Muhammed” olarak değiştirmişken, şimdi onu kendi öz babası olan Harise’ye nispetle çağırmaya başlar ve adını eski şekline dönüştürüp “Zeyd b. Harise” yapar. Ayrıca da Zeyd’in babası olmadığına dair Kur’an’a, Tanrı’dan geldi diyerek, “Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir...” (Ahzab Suresi, ayet 40) şeklinde ayet koyar.
Kur’an’da yer alan ayetler, Arap zihniyetine, Arap geleneklerine, Arabın gereksinimlerine ve Arap karakterine göre ayarlanmış gibidir. Hani sanki Tanrı, sadece Arap yaşantılarını, Arabın düşünce tarzını göz önünde tutarak iş görmüş ve bu doğrultuda indirdiği hükümlerle sadece Arap sorunlarına çözüm bulmak istemiştir. Nice örnekten bir ikisiyle yetindim: Kur’an’da, Bakara Suresi’nde şöyle yazılıdır: “Kadınlarına yaklaşmaya yemin edenler, dört ay beklerler. Eğer bu (süre içinde) kadınlarına dönerlerse, şüphesiz Allah çokça bağışlayan ve esirgeyendir. Eğer süresi içinde dönmeyip kadınlarını boşamaya karar verirlerse (ayrılırlar)...” (Bakara Suresi, ayet 226-227). Bu ayetlerin konmasına neden şudur: eskiden (yani “cahiliyede”) Araplar, karılarına kızdıkları zaman onlarla cinsi münasebette bulunmamaya ant içerler ve bunu yapmakla karılarına eziyet ederlermiş. Ve işte, ayet bu haksızlığı gidermek için konmuş oluyor. Aslında ayetin haksızlığı gideren ya da kadını koruyan bir yönü yok; zira, erkeği dilediği gibi, yani keyfi şekilde karısını boşama olasılığından yoksun kılınış değil. Aksine, haksız olduğu kabul edilen, bir geleneği, farklı bir şekil altında sürdürmektedir. Fakat, her ne olursa olsun, ayet, Arap gelenekleriyle ilgilidir.
Şeriat ve Kadın 6
B) Cok Kanlı Evlilik Kuruluşunu Savunanların Çağ Dışı Gerekçeleri: Çok karılı evlilik sistemi vesilesiyle Muhammed'i savunanların ortaklaşa sarıldıkları iddiaların başında şunlar gelir: «Bu kuruluşu Islam'a sokan Muhammed değildir; cahiliyye döneminde zaten yaygın olan ve en kötü şekliyle uygulanan bu geleneği Muhammed kökünden yok
Reklam
608 syf.
·
Puan vermedi
Geniş Özet
Tanrı'yı ve dinleri akademik bir çevrede konuşmak ne kadar mümkün ve doğrudur, bilemiyorum. Bilim bazı inanç temelleri üzerinde yükselmiş ve bunlar yıllar içinde birbirine öylesine kenetlenmiştir ki artık bunun dışında söylenen bir şey'in imkanına dair düşünmemek gerektiğine dair bir algı vardır.  Armstrong'un bir kaç eserini daha
Tanrı'nın Tarihi
Tanrı'nın TarihiKaren Armstrong · Pegasus Yayınları · 20171,632 okunma
Şeriat ve Kadın 1
ARAP PEYGAMBERİ MUHAMMED'E GÖRE KADININ TANIMI VE NİTELİKLERİ İki kadınım tanıklığı bir erkeğin tanıklığıma bedeldir (Kur'ân 2 Bakara 282) Kadınlar aklen ve dinen dün yaratıklardır.... (Arap Peygamberi Muhammed) Uğursuzluk üç şeyde vardır: karida ev'de ve at'da..... (Muhammed) Namazı kat'eden şeyler köpek, eşek, domuz
307 syf.
1/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Türkler Nasıl Müslüman Oldu?
Bu kitaptan evvel yazar,
Erdoğan Aydın
Erdoğan Aydın
nın,
Nasıl Müslüman Olduk
Nasıl Müslüman Olduk
kitabını okumuştum iki kitap arasında çokça fark var.
Türkler Nasıl Müslüman Oldu?
Türkler Nasıl Müslüman Oldu?
kitabında Arab Savaşcı Kutube'ye baştan sona övgüler dizilmekte adeta Türkler İslamiyeti severek kabul ettiler, Kuteybe'nin isteği üzerine Müslüman olmadan evvelin de bile severek cami yaptılar, diye belirtmektedir. Oysa ki,
Türkler Nasıl Müslüman Oldu?
Türkler Nasıl Müslüman Oldu?Zekeriya Kitapçı · Yedi Kubbe Yayınları · 201328 okunma
Resim