Sana bakarak
bütün yüzleri unutmak
kendimden
ve Arap saçı olmuş
bir sürü
hikâyelerden bıkarak
sana misafir geliyorum
denizlerin sesi içinde
ve gündüz güneşlerinde
şaşırmış
sana misafir geliyorum
biraz daha uykuya yakın
biraz daha dalgın
biraz daha başka şeylerden uzak...
Alper Canıgüz, 2000 yılından bu yana belli aralıklarla hayatımızı güzelleştiriyor. On yedi yılda beş kitap, yani ortalama 3,4 yılda bir yapıyor bunu. Son kitabı Kan ve Gül de bir istisna değil; belki bugüne kadar yazdığı en karanlık roman ama başından sonuna kadar Canıgüz estetiğinin tüm özelliklerini taşıyor. Sizi içine çekmesi iki satır sürüyor, dilbazlığıyla büyülüyor, gülmekten kırıp geçiriyor, sayfalardan kan damlıyor (evet bir cinayet var), olay örgüsü olması gerektiği gibi tam bir Arap saçı, tansiyon ve meraksa hiç düşmüyor. Bunlar Canıgüz’ün her romanına damga vuran, başarısını borçlu olduğu özellikleri. Kan ve Gül’de bunların hepsinden ziyadesiyle olduğu gibi fazlası da, farklılıkları da var.
Öyküleri zaten severim ama bazı öyküler de var ki hakikaten tadı damağında kalarak bitiriyor yazar. @erhandemirkoparan ‘ın kalemiyle yeni tanıştım. Bir kitap dostum
okuyanterazi bak kuzum bu tam senin kalemin diye tavsiye edince bana elbette ki arkadaşıma güvenip tüm kitaplarını aldım yazarımızın. E birbirimizin tavsiyelerine kulak
"Sana bakarak
Bütün yüzleri unutmak
Kendimden
Ve arap saçı olmuş
Bir sürü
Hikayelerden bıkarak
Sana misafir geliyorum
Denizlerin sesi içinde
Ve gündüz güneşlerinde
Şaşırmış
Sana misafir geliyorum
Biraz daha uykuya yakın
Biraz daha dalgın
Biraz daha başka şeylerden uzak.."
Sürüp giden bir kavganın şahidiyim, izliyorum olanları.Kollarım kalkmıyor lakin; durmak bilmeyen bu hallerin seyrini değiştiremiyorum. Oysa konuşsalar çözülecek ,çözülüverecek karanlığın Arap saçı. Aydınlık görünüverecek cehaletin ufkunda.Sezai Karakoç diyor ya hani bizim cihadımız topla tüfekle değil ruh ile kalem ile ilim ile yapılabilecek manevi bir cihad. İşte şu anda karma karışık olmuş insan his yatlarının şartlarını izleyince ancak ilmin yoksunluğunda ruhun olmayışında kalemin kırık ve boynu bükük kalışında insanların bu kavgacı hallerini üzülerek gözlemliyorum.
Sana bakarak
Bütün yüzleri unutmak
Kendimden
Ve arap saçı olmuş
Bir sürü
Hikayelerden bıkarak.
Sana misafir geliyorum
Denizlerin sesi içinde
Ve gündüz güneşlerinde
Şaşırmış.
Sana misafir geliyorum
Biraz daha uykuya yakın
Biraz daha dalgın
Biraz daha başka şeylerden uzak.
Șimdi gül deyince insanın aklına tuhaf şeyler geliyor. Ben mahallede iki tur dolanıp mezarlık duvarından aşınca gül mü kopardım Ayșe'ye vermek için? Değil. Ayşeler çoktur da onlara çiçekçiler de çoktur, benim işim olmaz. Hayatta bi kere çiçek taşımışlığım var, onu da poșete koydum da yürüdüm. Lisede hem de rezillik. Okulun müdürüne