أما أنتم أيها القضاة الذين يريدون أن يكونوا أبرارا أي نوع من الأحكام تصدرون على الرجل الأمين بجسده السارق بروحه ؟ أم أي عقاب تنزلون بذلك الذي يقتل الجسد مرة ولكن الناس يقتلون روحه ألف مرة ؟ Sizlere gelince, ey dürüst olmak isteyen yargıçlar! Bedeniyle güven veren ama ruhuyla çalan kimseyi hangi cezalara çarptıracaksınız? Yahut bir kez beden öldüren fakat insanların kendisinin ruhunu binlerce kez öldürdüğü kimseye hangi cezayı uygulayacaksınız?
Sayfa 115Kitabı okudu
وإذا أحاطت بكم جيوش الكآبة، فارجعوا ببصائركم ثانية إلى أعماق قلوبكم وتأملوا جيدا، تروا هنالك بالحقيقة أنكم تبكون لما كنتم تعتقدون أنه غاية مسراتكم على الأرض. ويُخيل إلى أن فريقاً منكم يقول: إن الفرح أعظم من الترح. فيعارضه فريق آخر كلا ، بل الترح أعظم من الفرح. أما أنا فالحق أقول لكم، إنهما توأمان لا ينفصلان، يأتيان معاً ويذهبان معاً، فإذا جلس أحدهما منفرداً إلى مائدتكم، فلا يغرب عن أذهانكم أن رفيقه يكون حينئذ مضطجعاً على أسرتكم. Hüznün orduları sizi kuşattığı vakit gözlerinizi tekrar kalplerinizin derinliklerine çevirin ve iyi düşünün; geçmişte mutluluklarınızın had safası olduğuna inandığınız şeylere ağladığınızı fark edeceksiniz. Bana öyle geliyor ki içinizden bazıları: "Sevinç, hüzünden daha yücedir" der; diğerleri ise "Aksine hüzün, sevinçten daha yücedir" diyerek buna karşı çıkar. Bense diyorum ki: Kuşkusuz sevinç ve hüzün etle tırnak gibidir; birbirlerinden ayrılmazlar. Beraber gelir, beraber giderler. Onlardan biri sofranıza tek başına oturduğu vakit, diğerinin yatağınızda uyuduğunu asla aklınızdan çıkarmayın.
Reklam
فإذا فرحتم فتأملوا ملياً في أعماق قلوبكم تجدوا أن ما أحزنكم قبلا يفرحكم الآن. Mutlu olup da kalplerinizin derinliklerinde derin düşüncelere daldığınız vakit önceden sizi üzen şeylerin şimdi sizi mutlu ettiğini göreceksiniz.
ثم قالت له امرأة : هات لنا شيئاً عن الفرح والترح. فأجاب قائلا: إن فرحكم هو ترحكم ساخرا. Sonra bir kadın, "Haydi! Bize sevinç ve hüzünden bahset" dedi. Şöyle cevap verdi: Sevinciniz, aslında sizinle alay eden hüznünüzdür.
لأنك إذا خبزت خبزاً وأنت لا تجد لك لذة في عملك، فإنما أنت تخبز علقماً لا يشبع سوى نصف مجاعة الإنسان. Zira sen yaptığın işten haz almaksızın bir ekmek yapacak olursan; insanın açlığının ancak ve ancak yarısını gideren acı bir ekmek yapmış olursun.
وما هو العمل المقرون بالمحبة؟ هو أن تحوك الرداء بخيوط مسحوبة من نسيج قلبك، مفكراً أن حبيبك سيرتدي ذلك الرداء. هو أن تبني البيت بحجارة مقطوعة من مقلع حنانك وإخلاصك، مفكراً أن حبيبك سيقطن في ذلك البيت. هو أن تبذر البذور بدقة وعناية، وتجمع الحصاد بفرح ولذة، كأنك تجمعه لكي يقدم على مائدة حبيبك. Peki, sevgi ile çalışmak nedir? Sevgilinin giyeceğini düşünerek hırkayı kalbinin örgüsünden çekip çıkardığın iple dokumandır. Evi, sevdiğinin kalacağını düşünerek muhabbet ocağından alacağın taş parçasıyla inşa etmendir. Tohumları ihtimam ve özenle saçman; ekini sanki sevgilinin sofrasına koyulacakmış gibi mutluluk ve hazla biçmendir.
Reklam
والعمل يكون باطلاً وبلا ثمر إن لم يقترن بالمحبة؛ لأنكم إذا اشتغلتم بمحبة فإنما تربطون أنفسكم وأفرادكم بعضها ببعض، ويرتبط كل واحد منكم بربه Amelle birlikte olmadıkça ilim de beyhudedir. Amel, sevgi ile icra edilmedikçe geçersiz ve semeresizdir, zira sizler sevgi ile çalışırsanız birbirinize bağlanır ve nihayetinde de her biriniz Allah'ya bağlanırsınız
والبراعم التي ستخرج منك في الغد ستزهر في قلبي وسيتصاعد عبيرك مع أنفاسي وسأفرح معك في جميع الفصول.. Yarın sende açan tomurcuklar, benim kalbimde çiçek açacak. Güzel kokun nefesimle birlikte yükselecek. Ve ben her mevsim seninle beraber mutlu olacağım..
وهل في ثروتك شيء تقدر أن تستبقيه لنفسك ؟ فإن كل ما تملكه اليوم سيفترق ولا شك يوما ما Servetin arasında sonsuza dek kendine saklayabileceğin bir şey var mı? Bugün sahip olduğun her şeyden hiç kuşkusuz günün birinde ayrılacaksın
جميل أن تعطي من يسألك ما هو في حاجة إليه، ولكن أجمل من ذلك أن تعطي من لا يسألك وأنت تعرف حاجته. Sana ihtiyacı olana, istediğinde ihtiyacını gidermen güzeldir. Fakat senden istemediği halde, ihtiyacını bildiğin kimsenin ihtiyacını gidermen bundan daha güzeldir.
1,000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.