''Yine mütefekkirimizin hayatını anlatan tarihi kaynaklar, Arapça dil bilgisi dersi aldığı hocaya Farabi'nin de mantık dersi verdiğinden bahsetmektedirler ve gerçekten de bu zat, daha sonra kaleme aldığı Dil bilgisinin Temelleri adlı eserini mantık kaidelerine dayandırarak yazmış bulunmaktadır. Bütün bunlar bize şunu gösteriyor ki Farabi, Türk kıyafeti ile ve Türkçe konuşarak Bağdad'a geldiğinde yaşı otuzun epey üzerinde bulunuyordu ve o, Arapça da dahil olmak üzere birçok şey biliyordu. Ancak, İslam kültür ve medeniyetinin de merkezi olan bu başşehirde o, eski bilgilerini yeniden gözden geçirdi, kuvvetlendirdi ve her sahanın şöhret bulmuş otoritesi ile görüşüp bilgi alış-verişinde bulunarak sahip olduğu bilgileri, "kesin bilgi" şekline dönüştürdü ve kendinden emin kimsenin hali içinde bilgilerini kitap haline getirmeye başladı. ''
Ruhun şad olsun bilge insan!
Prof. Dr. Fuat Sezgin, Arapça yazma eserler literatürüne dair kapsamlı bir çalışma olan Arap-İslam Bilim Tarihi eserinde Kur’an ilimleri, hadis ilimleri, tarih, flklh, kelam, tasavvuf, şiir, tip, farmakoloji, zooloji, veterinerlik, simya, kimya, botanik, ziraat, matematik, astronomi, astroloji, meteoroloji ve ilgili alanlar, dil bilgisi, matematiksel coğrafya, İslam’da kartografya (haritacılık),islam felsefe tarihi gibi konuları işledi.
Sayfa 51
Reklam
Filistin halkı, İslam dünyasının en iyi yetişmiş halklarından biri. Ana dil düzeyinde Arapça ve İbranicenin yanında, İngilizce veya Fransızca bilgisi oldukça sıradan. On yıllardır süren baskılara rağmen, varolma enerjisini ve azmini yitirmemiş bir halk var karşımızda.
Sayfa 141Kitabı okudu
Mustafa Kemal Lübnan ve Suriye'de
Beyrut limanında ilk kez Avrupa dışındaki bir toprağa ayak bastığı söylenebilir. Selânik’te, hatta İstanbul ve Manastır’da farklı halk grupları arasında bir tür Lingua Franca oluşturan Türkçe, Suriye’de geçerli bir dil değildi. Kuran-ı Kerim’e dayanan cüzî Arapça bilgisi, bırakalım yerel gazeteleri okumayı, kahvesinin yanına bir bardak su söylemeye bile yetmezdi. Yaklaşık 300.000 nüfuslu Şam neredeyse dört yüz yıldır Osmanlı idaresinde yaşamasına rağmen katıksız bir Arap şehri olarak kalmıştı. Selânik’te hemen hemen bütün dinî gruplar konuştukları dille de rahatça ayırt edilebilirken, burada Müslümanlar ve Hıristiyanlar tek ve aynı dili kullanıyordu. Yine de sivil veya dinî idarenin üst kademelerinde kariyer yapabilmek için belli bir Osmanlılaşma gerekiyordu; Hanefî mezhebine üyeliğin yanında Türkçe’nin sözlü ve yazılı olarak ustaca kullanılması Suriye için de geçerli şartlardandı.
"tevâsu bi'l hakk" ile ilgili şu sorunun cevabını aramak istiyorum: "Bizim bu düstur üzerine yaşamamız ne manaya gelir?" "Bi'l hakk" dediğinizde başta yer alan "be" harfine Arapça dil bilgisi açısından baktığımızda "mef'ulün bihi" yahut "hal" olarak kabul edilebilir. Dilimize çevirecek olursak, "Birine akıl veriyorsanız, verdiğiniz öğütte dürüst olun" demektir. Tavsiyenizde samimi olun; sözleriniz iğneleyici olmasın.
Arap yazısının dilinin kutsal olduğu; kişioğlunun Tanrı'ya yalnızca bu dille seslenmesi gerektiği; eğe!. Tanrı'ya Arapça'dan başka bir, Dille seslenirse, bağışlanması olanaksız bir suç yapmış sayılacağı düşüncesi bilgisi yetersiz Müslümanlarda egemendir.
Reklam
88 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.