Bir dili öğrenmenin yolu kendi dilini iyi bilmeyi gerektirir mi?
Türkler, Türk dilini öğrenmiş ve kullanmıştır. Avrupalıların Latince'yi yoğun olarak kullanması gibi, bir Farsça ve Arapça ustalığı ve yaygınlığı görülmüyor. Muhtemelen yabancı dillerdeki hakimiyetin sınırlı insanların tekelinde olmasından dolayı da Türkçe'nin zenginliği mukayeseli olarak işlenip, felsefe ve edebiyatta yeterince kullanılamamıştır. Zira tezattır, ama yabancı dil bilgisi anadili zenginleştirmeye de yarar. Bu modern zamanlarda bile bir vakkadır. Şimdi yoğun bir İngilizce eğitim modası var. Ne var ki herkes böyle yarım yamalak İngilizce öğrense, emin olun Türkçe hayli geriler. Çünkü abuk sabuk Türkçe konuşmaya başlar ve karıştırırlar. İyi yabancı dil öğrenenlerse Türkçe'ye İngilizce karıştırmaz.
Arapçada, dünyadaki birçok dilde olduğu gibi, kullanım kuralları gereği, erkek-kadın karışık topluluklara veya sadece erkeklerden oluşan topluluklara hitap edilirken aynı zamirler kullanılır. Sadece kadınlardan oluşan topluluklar için kullanılan zamirler ise farklıdır. Dolayısıyla Kuran'da genele hitap edilirken kullanılan zamirlerden dolayı Kuran'ın sadece erkeklere hitap ettiğini söylemek, tamamen Arapça dil bilgisi hakkındaki bilgisizlikten kaynaklanmaktadır. Örneğin "ey iman edenler" denilirken kullanılan zamir, kadın erkek tüm inananları kapsar; ancak bu, sadece erkeklerden oluşan bir topluluk için kullanılacak olan zamirle de aynıdır. Hitap, sırf erkeklere olduğunda "iman eden erkekler" gibi bir ifadeyle hitap erkeklere özelleştirilmekte, kadınlara özel hitaplar ise dişi zamirlerle yapılmaktadır. Dolayısıyla bu tip ayrımların yapılmadığı ifadelerde tüm inananlara seslenildiği açıktır.
Sayfa 32 - İstanbul YayıneviKitabı okudu
Reklam
Çocuk küçük yaşlardan başlamak suretiyle Kur’an mektebine gidip, anlamını bilmediği Arapça sesler ezberleyeceğine (İtalyanca bilmeyen bir çocuğa İtalyanca Tommiks ezberletildiğini düşünün—bu onun için hiçbir şey ifade etmeyecektir) inanıp, inanmayacağına kendisi karar versin. Önce bir okusun, okuma-yazma öğrensin, dil öğrensin, biraz dünyayı tanısın... Sonra, bütün tabiplerin de hemfikir oldukları, akılcı düşünmeye başlanabildiği, rasyonelitenin tamamlandığını sandığımız dönem olan on sekiz yaşında yapsın bunu. Yani, çocuk okuma-yazma bilecek, kimya, fizik okumuş olacak, tabiat bilgisi okumuş olacak, dünya hakkında bir kanaati olacak, sonra inanıp inanmamaya karar verecek. “Çocuklara bu hürriyeti vermemiz lazım” diyor Atatürk.
Çocuk küçük yaşlardan başlamak suretiyle Kur’an mektebine gidip, anlamını bilmediği Arapça sesler ezberleyeceğine (İtalyanca bilmeyen bir çocuğa İtalyanca Tommiks ezberletildiğini düşünün— bu onun için hiçbir şey ifade etmeyecektir) inanıp, inanmayacağına kendisi karar versin. Önce bir okusun, okuma-yazma öğrensin, dil öğrensin, biraz dünyayı tanısın... Sonra, bütün tabiplerin de hemfikir oldukları, akılcı düşünmeye başlanabildiği, rasyonelitenin tamamlandığını sandığımız dönem olan on sekiz yaşında yapsın bunu. Yani, çocuk okuma-yazma bilecek, kimya, fizik okumuş olacak, tabiat bilgisi okumuş olacak, dünya hakkında bir kanaati olacak, sonra inanıp inanmamaya karar verecek.
"Tanrı uludur" mu? "Allahu ekber" mi?
Türkçe sözcüklerin Tanrı'yı ululamakta yetersiz olduğu savı da çürüktür. "Allahu ekber" deyiminde geçen "ekber" sözcüğü, Arapçada yalnızca kutsal bir büyüklüğü göstermekte kullanılan dine özgü bir deyim değildir. Araplar"ekber" sözcüğünü gündelik toplama çıkartma işlemlerinde, söz gelimi 4 sayısının 3 sayısından
Sayfa 46 - Payel YayınlarıKitabı okudu
Böyle olursa sağlam hazır yiyiciler yetişmez!
Çocuk, küçük yaşlardan başlamak suretiyle Kur'an mektebine gidip, anlamını bilmediği Arapça sesler ezberleyeceğine (Italyanca bilmeyen bir çocuğa Italyanca Tommiks ezberletildi gibi düşünün - bu onun için hiçbir şey ifade etmeyecektir) inanıp inanmayacağına kendisi karar versin. Önce bir okusun, okuma yazma öğrensin, dil öğrensin, biraz dünyayı tanısın... Sonra bütün tabiplerin de hemfikir oldukları, akılcı düşünmeye başlanabildiği, rasyonelitenin tamamlandığını sandığımız dönem olan on sekiz yaşında yapsın bunu. Yani, çocuk okuma yazma bilecek, kimya, fizik okumuş olacak, tabiat bilgisi okumuş olacak, dünya hakkında bir kanaati olacak, sonra inanıp inanmamaya karar verecek. "Çocuklara bu hürriyeti vermemiz lazım," diyor Atatürk. Bu yüzden, dine dayalı eğitimi kaldıralım, çünkü doğru olduğu tespit edilemeyen, hatta yanlış olduğunun pek çok ispatı olan bir sürü şey çocuğa çok erken yaşta öğretiliyor ve onun hayatında adeta vazgeçilmez kılınıyor.
Sayfa 48 - İnkılâp Kitapevi
Reklam
88 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.