Edip, musannif, muharrir, müellif, münşi ye ne oldu?
... Aslında biz beş şekilde tesmiye olunuyormuşuz: Musannıf, muharrir, müellif, edip, münşi. Nasıl olduysa bizi gümbürtüye getirip beşimize birden yazar demişler. ... Muharrir derlermiş bana; yazan, tahrir eden, kâtip, gazetede yazı yazan manasında. Şeyh'ül muharririn, yaşadığı zamanın en büyük yazarı demekmiş. Müellif derlermiş ki ülfetten gelirmiş. Te'lif eden, kitap tertip eden, kitap meydana getiren manasında. Farklı kitaplardan malumatları bir araya getirip bilgiler arasında ülfeti sağlarmış. Musannif derlermiş, bir ilmi sınıflandırıp, tasnif ederek kitap yazan manasında. Bu musannıf, kitaplardan bilgi toplama ihtiyacı hissetmeyecek seviyede, ilminde mütebahhir alimmiş. Dinî kitapları kendi sınıfına göre yazanlar için söylenilmesi daha muvafik imiş. Mesela, Arapça nahiv/cümle bilgisi kitabı olan Avamil'i yazan zât için, bu kitabın musannıfı İmamı Birgivî Hazretleri denilirmiş. Edip derlermiş; edebiyatçı, güzel, sanatlı söz söyleyen veya yazan manasında. Edepli, terbiyeli söz söyleyene de 'çok edibane yazıyor' derlermiş. Edip ifadesi umumiyetle şairlere atfedilirmiş. ... Bir de münşi varmış. Neş'et kelimesinden gelen. İnşa eden, yapan, iyi nesir yazı yazan adam manasında söylenirmiş. ... Cumamız pazar oldu Ne olduysa azar azar oldu Edip, musannif, muharrir, müellif, münşi Hepsi birden "yazar" oldu
176 syf.
1/10 puan verdi
·
Read in 7 days
Tavsiye etmediğim bir kitap
Kitap hakkında hiçbir olumlu eleştirilerim olmayacaktır. İlk defa bir kitap hakkında inceleme yazacağım. Çünkü kitabı görünce bu konuda bir şeyler yapmam gerektiğini hissettim. “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme
Neden Müslüman Olamadılar?
Neden Müslüman Olamadılar?Ahmet Murat Sağlam · Ozan Yayınları · 201847 okunma
Reklam
320 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 13 days
Hatıralarda Arapça...
Sıkı bir muarrib yayınları takipçisi olarak yeni çıkmış bu eseri ilk okuyanlardan biri olmanın mutluluğu içerisinde kitap hakkinda ki ilk incelemeyi yapma fırsatını da ben yakalamış oluyorum sanırım... Öncelikle Arapça bilenler, ilgilenenler, ve sevenler için çok güzel bir çalışma olmuş... İçerisinde kısa kısa Arapça ile ilgili hatıralar var Eseri okuyunca Arapçaya vakıf olanlar bir kere daha Arapça'nın ne kadar Zengin ne kadar geniş ne kadar harikulade bir dil olduğunu hatırlar, bilemeyenlerse bir muhteşem dil olduğunun hemen farkına varır..... Arapça ile ilgili bu tarz hikayelere bazen rast gelip okuyunca çok hoşuma gidiyordu şimdi bunu kitap halinde toplamaları çok güzel olmuş bence.... Emeği geçen herkese teşekkürler..... Bazı hikayeleri anlamak için Arapça gramer bilgisine ihtiyaç duyulabilir gerçi çoğu kapalı şeyleri dipnotlarla çok güzel açıklamışlar ama yine de Arapça'ya Aşina olmayan birisi okurken bazı yerlerde gramer bilgisi olan birine danışma ihtiyacı duyabilir.... Arapça'ya aşina olmasanız da mutlaka okuyun derim Arapça adına bize çok şey katacak bir eser olduğuna inanıyorum.....
Hatıralarda Arapça
Hatıralarda ArapçaKolektif · Muarrib · 03 okunma
Sahiden ilk "gerçek" Arapça kitap (tabii Kur'an'ı bir kena­ra bırakırsak) bir dil bilgisi eseridir: Araplaşmış bir Fars olan, 177/793 yılında ölmüş Sibeveyhi'nin Arapça grameri. Başlığı Kitab Sibeveyh'ten ("Sibeveyhi'nin kitabı") ibaret olan bu kitap, bilinçli bir şekilde bölümlendirilmiş, nispeten kapsamlı, ka­paklı, ciltlenmiş bir metin olarak bugünkü tasavvurumuza ta­ mamen uygun tasarlanmış ilk Arapça metindir. Sibeveyhi Arap dilinin normlarını kesinlikle Kur'an'da değil, Arap bedevileri­nin dilinde bulmuştu.
Arap yazısının, dilinin kutsal olduğu; kişioğlunun Tanrı'ya yalnızca Arapça seslenmesi gerektiği; eğer Tanrı'ya Arapçadan başka bir dille seslenirse, bağışlanması olanaksız bir suç işlemiş sayılacağı düşüncesi, bilgisi yetersiz Müslümanlarda egemendir. İşte, Türk diline Arapça sözcüklerin girmesinin bir nedeni de bu yanlış inanış olmuştur...
Biraz geriye gidip tarım imparatorluklarına baktığımızda da bir"yüksek dil" ve "alçak dil"ayrımı görmek mümkün. En tanıdık örnekten, Osmanlı'dan gidelim. Hala bilmeyenler olabilir diye dilimizdeki son tüyle bir uyarı yapalım: Osmanlıca ile Türkçe aslında birbirinden farklı diller değildir ve 1928'de değişen sadece alfabedir. Nasıl Latin harfleri ile yazmamız Titus Livius'la sohbet edebileceğimiz anlamına gelmiyorsa Arap harfleri kullanmak da bizi sahabe yapmıyor ancak matbaanın yaygınlaşmadı bir toplumdan elimizde kalan kaynakların büyük bir kısmının emperyal elitler tarafından üretilmiş olması, osmanlıca'nın bir saray dili olarak karşımıza çıkması sonucunu doğuruyor. Bu değil birçok Arapça ve Farsça kelime ile terkiple süslenmiş olsa da dil bilgisi ve sentaks açısından Türkçe. Elinde bir sözlük olan herkes rahatlıkla bu lisanı anlayabilir.
Reklam
165 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.