Yazarın, Kır Çiçeği Tepesi isimli kitabını okumuş çok beğenmiştim; bu sebeple bu kitap için beklentim fazlaydı ama yeterince karşılanmadı. Başlarda ısınamadım, konu beni çekmedi; oysaki arka kapak yazısı aşırı ilgimi çekmiş, büyük bir hevesle başlamıştım, bu sebeple de beklentim fazlaydı. Ama yine de ortalarda falan olayların ilerleyişiyle birlikte ortaya çıkan merakımla, kendimi kitabın akışına bırakabildim. Geçmiş ve günümüz şekilde ilerleyen kitapları ayrı bi' sevdiğimi hep sôylüyorum, bu kitap da iyidi ama harikaydı, çok sevdim, diyemem. Geçmiş zamanda Violet, Zümrüt Kaplıca Oteli'nde çalışmaya başlar. Kendini işine verip annesine bakmayı amaçlayan Violet, beklenmedik bir aşka tutulur. Aşkın rehavetiyle bazı şeyleri göremezken, bir gece kar yağışıyla otelde mahsur kalınmasıyla, karmaşık, kötü durumlar baş gösterir.
Günümüzde ise restorasyonu yapılan Zümrüt Kaplıca Oteli'nin karşısındaki kafede çalışan Lauren Beck'in hayatını konu alıyor; bir nevi bir arayış, kendini bulma hikâyesi. Kardeşinin ölümü sonrasında buraya taşınan Lauren, kendince bir amacı yerine getirmektedir. Diğer taraftandan otelin restorasyonuyla ilgilenen mimar Tomas'la tanışır ve hoş bir arkadaşlık kurarlar. Lauren, yaptığı bir kaçamak ile bazı aşk mektupları bularak geçmişin kapılarını aşındırmaya başlar ve böylece Violet ile Lauren'in yolları kesişmiş olur.