"Güven, arkadaşlık gibi sözcüklerin modası geçmişti anlaşılan."
Arkadaşlık kolay ama aşk, tıpkı gözlerimi kaplayan sis gibi işleri karıştırıyor..
Reklam
432 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
19. Yüzyıl Amerikan edebiyatının önemli kadın yazarlarından Edith Wharton'un Pulitzer ödülü almış olan bu romanını bitirmiş bulunmaktayım. Nazım'ın Piraye'ye Mektuplar kitabında ismine rastlamış ve almıştım. Önce kitabı Piraye okuyor ,eleştirisini yapıyordu. Ve Nazım 'ın kitabı merak edip ,kaldığı hapishaneye istemesi ve okuması, daha sonra Piraye ile mektuplarda kritik yapması dikkatimi çekmişti. Piraye' de eşinden boşanmış bir kadın olarak kendini sanırım Bayan Olenska karakterine yakın bulmuştu. Henüz at arabaları ile dolaşılan eski ve köklü ,soylu ailelerin yaşadığı New York' ta toplumun dayatma ve kurallarını aşamayan Archer ve toplumu hiçe sayan Bayan Olenska'nın imkansız aşkı.... Önce nişanlısı,sonra da Archer'in eşi olan May'in sabırla Archer'i elinde tutmak için sonuna kadar sürdürdüğü mücadelesi.... Toplumun gereksiz dayatma ve aşılamaz kurallarının imkan vermediği bir aşk, herşeyden de önemlisi bu yüzyılda boşanmış bir kadın olmanın ne büyük bir ayıp ve dışlanma,zorluk olduğunu görüyoruz.. Kadın haklı olsa bile... Bana bir müddet keyifle arkadaşlık eden bu kitap umarım size de keyif verir...
Masumiyet Çağı
Masumiyet ÇağıEdith Wharton · Martı Yayınları · 20201,125 okunma
Arkadaşlık, dostluk, pişmanlık
Bir insana kendini değersiz hissettirmek, varken yokmuş muamelesi yapmak, görmezden gelmek daha da kötüsü bir hiçmiş gibi hissetmesini sağlamak... Haklı sebeplerle araya mesafe koyarak yavaş yavaş görünmez setler örerken hiç farkında olmadan karşımızdakinde bıraktığımız tahribat... Sen bağları yavaş yavaş, usulca gevşettiğini düşünürken ve hikayenin sonunu kendi kafanda farklı yazarken birden karşına çıkıp süreçte yaşanan gerçekleri suratına tokat gibi çarpması ve mideni kemiren hislerle yüzleşmen... Yapmışım, evet evet hepsini yapmışım. Kendimin yıprandığını düşündüğüm bir ilişkide kendimi korumaya çalışırken karşımda açtığım gönül yaralarını görmemişim bile. Yıkıp geçmişim. Fark etmemişim. İlk başladığı gibi devam etmeyecekti biliyorum, edemezdi de. Yine yıpratacaktık birbirimizi, sonu yine hüsran olacaktı. Ama sonu böyle de olmamalıydı. İki tane insan enkazı kalmamalıydı. Yaşananların bedelini, insanın içini delen o iğrenç huzursuzluk hissi ile ödemek zorunda kalmasaymışız keşke. Ama oldu. O bedeli kendi ellerimle yavaş yavaş dokumuşum. Fark etmemişim. Altmış bir günlük kefaret ödeyeceğiz. Kalan iki ay boyunca her gün yüz yüze gelerek ama görmezden gelerek ödenecek o kefaret. Kefareti bozarsan baştan başlamamak gibi bir lüksün var ama bozma gibi bir lüksün yok. . . . İnsan kalmak için sarf etmemiz gereken çabanın o heybetli cüssesi gözümde daha da büyüyor. O yolun sonuna ulaşamazsam da yolun yarısını kat edebilecek miyim acaba?
Kimseyle arkadaşlık etmiyor, konuşmaktan kaçıyor, gitgide daha çok kabuğuma çekiliyordum.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.