— Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bilki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır.
— Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.
— Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine
Neredeyse bütün yorumlarımda olduğu gibi yine aynı cümleyle başlayacağım yoruma: Tam bir dehşet ve hayal kırıklığı olan bir kitabın yorumuyla daha merhabalar.
Tatlı Tesadüf "chicklit" türünü çok sevdiğim ve arka kapağı bana güzel bir örneğini vadettiği için merak ettiğim bir kitaptı. Şu sıralar ciddi bir okuyamama halinde olduğum için
Herkesin muhakkak bir yaşanmışlığı vardır elbet. Peki bunu bir kitabı okurken hissettiğimizde içimizden geçen film şeridini fark edebiliyor muyuz? Veya bam telimize basan sevgi, vefa, dostluk, hayat, arkadaşlık... bunların hepsini birer notayla dile getirmenin acayipliğini yaşadığımız bu dünyanın kaç şarkısıyla uyanabiliyoruz!
Hiç zor değil bunu anlamak. Sadece yaşadıklarımızı bize satırlarla anlatan kitapları okuduğumuzda aklıma gelen her yaşanmışlığın yüreğimizde bir iz bıraktığını biliyoruz.
Bu Şarkı Bizim Olsun eserinde de yine kendimize kattığımız ve hatta bazı yerlerinde ders almamız gereken satırlarla karşılaşabiliyoruz. Aşkta, sevgide, huzurda, acılarda, kederlerde, hüzünlerde vs gibi birçok konunun ele alınışı harika sözlerle bizi sunulmuş.
Kitabın sonundaki hayvan konularının ele alınması manidar olduğunun kanısındayım. Çünkü bazen kendimiz için istediğimizi onlarda hakediyorlar ve belki onlarda yaşıyorlar ama farkında değiliz. Fazla değinmeyeceğim Kitap sonunda bahsi geçen Zürafalar, Filler ve Gergedanları, anlatmayacağım. Onları da kitabı aldığınızda yazarsınız buraya. :)
Bize lazım olan bir şarkı ve Bu Şarkı Bizim Olsun diyebilmektir hayatımızın her nefesinde kendimize bam teli oluşturduğumuz notalarla süregelen yaşamın izinde iz bıraktığımız.
Dua İle....
Üç İstanbul; Türk Kültür ve politik hayatının son 150 yıllık çalkantısını, 3 kıt'anın damarlarının kesiştiği İstanbul'da, 3 dönemi ardarda yaşayan, Rumeli muhaciri ve gelecekte yazar, politikacı ve hatta ticaret erbabı olacak olan Adnan'ın dünyasından aktarmaktadır. Roman karakterlerinin büyük bir kısmı anlatılan dönemlerde gerçekten yaşamış, dahası, yazarımız Mithat Cemal Kuntay; karakterlerin bir kısmı ile bire bir arkadaşlık etmiştir. Kitabın notlarında da bu bilgi çokça verilmektedir. Kitapta bahsi geçen dönemlerin cemiyet insanı olma hüviyetine de sahip olan yazar, Cumhuriyet dönemini de görmüş ve fakat başkaca bir roman yazmamıştır. 1983 yılında, Üç İstanbul aynı adı ile TRT dizisi olarak çekilmiş ve 11 bölüm olarak yayınlanmıştır. Adnan karakterini Burçin Oraloğlu, Moiz karakterini Savaş Dinçel, Tevfik Hoca karakterini ise Moğollar grubunun davulcusu Engin Yörükoğlu canlandırmıştır.Belkıs karakterini Ayda Aksel, Süheyla karakterini ise Nilgün Akçaoğlu canlandırmıştır. Üç İstanbul, toplumumuzun bir kimlik analizi olduğu gibi ayrıca toplumsal bellek olarak her olayın bitişinden hemen sonra unutulduğu bir toplumda hafızanın kitab-ı mukaddes"i olma hüviyetindedir.
Üç İstanbulMithat Cemal Kuntay · Oğlak Yayıncılık · 20172,481 okunma
Ben ashâb aşığıyım.Kutlu Nebi'ye arkadaşlık eden her kimi tanımışsam seçkinlerden bulmuş,hepsine meftun kalmıştım.Bana göre onlar,insanlık tarihi boyunca,bütün nesillerden süzüle süzüle saadet çağında toplanıp gelmişlerdi.Sevgili ile yan yana olmak,omuz omuza olmak,suretlerine ve siretlerine başkalık vermişti.O kadar ki her şeyleri Sevgili üzerineydi.Her ne yapacaklarsa Sevgili gibi yapıyor,âdeta içinde Sevgili olmayan bahsi konuşmuyorlardı.Sevgili onlarda bir gönül yarasıydı ve ben de Sevgili'yi öğrenebilmek için onları gönlümde yara gibi taşıyordum.Onlar benim Kutlu Nebi'ye giden yolum,kendimden hicretim idiler.Onlar hadisin ifadesiyle uyulacak yıldızlarımdı.