Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.25
Zehirde Demlenen Büyü
#okudumbitti
#çinedebiyatı
Eğer siz de uzak doğu mistik ozellikle çay demleme sanatını seviyorsanız bu kitap tam size göre.Çünkü Çin edebiyatı denilince benim aklıma ilk gelen çay oluyor.Kültürlerinde çayın önemi büyük.
.
.
.
Ning farkında olmadan annesine demledigi zehirli çaylardan verir ve kaybeder.Annesinin ölümünde suçluluk duyan Ning bu sefer aynısı kardeşinim başına gelmistir.Sarayda çay demleme sanati üzerine yarışma düzenlenecektir.
Shu katilacagi yerde Ning kız kardeşinin yerine katılır.Sarayda ne entrikalar ,birbirlerinin arkasından iş çevirenler yakışıklı gizemli biri ,büyüler bu kitapta fazla spoi vermek istemiyorum.Bu tarzı sevenler için kesinlikle tavsiye ederim.
.
.
.
#alıntı
Dilin biraz şekere ihtiyacı var, derdi annem. Kalbe nasıl sevileceğini öğretir.
Kederin acı ve kalıcı bir tadı vardı ama o kadar yumuşaktı ki bazen kendini tatlı kılığına sokardı.”
Görünüşe göre yıldızların senin için farklı planları var.
Kitap baya entrika doluydu. Birbirinin arkasından iş çevirenler her türlü şey vardı. Yer yer sıkıldığım yerler çok oldu. Ama son 150 sayfasını tek solukta okudum diyebilirim. O derece akıcıydı.
Arkadaşlarım; arkadaşlarının isimlerini verdiği farklı bölümlerden oluşan her bölümde bir arkadaşlık hikayesinin anlatıldığı, bir solukta okunabilecek muhteşem bir eser.
Bir savaş gazisi olan Victor Baton'ın kendine bir arkadaş arama, yalnız kalmama, biriyle bişeyler paylaşabilme mücadelesini konu alıyor. Yazar okuyucuya Victor’un yalnızlığını, duygularını, çaresizliğini çok güzel bir şekilde aktarmış.
‘’Yalnızlık ağır geliyor. Bir dostum olsun isterdim,gerçek bir dostum yada kendisine dertlerimi açabileceğim bir sevgilim.’’
Syf:33
Öyle gerçekçi, öyle bizden biri ki.
Kim istemez bir arkadaşı olsun, kötü günde iyi günde onunla olsun, dinlesin, paylaşsın. Maalesef günümüzde insanlar menfaat ve çıkar peşinde. Etrafımız yüzümüze gülen arkamızdan iş çevirenlerle dolu. Bir arkadaş bulabilsek bile kime güveneceğiz? Kimden yardım isteyeceğiz?
Ah! Victor Baton.. unutamayacağım karakterler arasına girdin bile!
Teftiş Gerek Azizim
Farklı zamanlar aynı durumlar...
İnsanın işini doğru yapması, dürüst yapması, etik değerlere uygun yapması ne kadar önemli. Ancak görüyoruz ki toplumların her noktasında rüşvet, adam kayırma, görevini kötüye kullanma almış başını gidiyor. Üstelik bu iş dün, bugün, yarın işi de değil; hep oluyor, her dönem kendini gösteriyor. Toplumun bu bozuk tarafının bir şekilde düzeltilmesi gerekirken ne yazık ki günden güne daha da beter hâle getiriliyor.
Gogol neredeyse iki asır önce bu yaraya ‘Müfettiş’i ile parmak basmış. Üstelik bunu mizahi ögelerler öyle güzel işlemiş ki okurken çokça gülümsüyor, çokça keyif alıyorsunuz ne var ki bir yandan da bürokrasilerdeki aymazlığı çok net görüyorsunuz. Birbiri arkasından iş çevirenler, statü karşında ezik davranışlar sergileyenler, rüşveti bir numaralı kurtarıcı görenler eser içerisine güzelce serpiştirilmiş. Onların varlığı ve takındıkları tavır ile yazar gizli eleştirisini okuyucuya oldukça başarılı bir şekilde yansıtmış. Sonuç olarak bu kitap, sayfa sayısı ve akışı kısa gibi görünse de insana çok şey anlatıyor. Okunmalı, diye düşünmekteyim.
Şimdi gülsün mü, ağlasın mı?
Hem gülsün, hem ağlasın.
Hayat budur işte.
Her şey tren istasyonuna ulaşmaya çalışan bir Mavi Kuş'un içerisinde yaşanıyor. Genç bir öğretmenin idealleri var içinde; ölüm var bir yandan, her şeyi değersiz kılan; dostluk var; için için yanan kalpler var; acı var –herkese yetecek kadar-; aşkın peşine düşmüş dağ başına sürüklenmişler var; tahammül var, en çok da tahammülsüzlük; bağımlılığın her türlüsünün zararlı olduğunu, elinde ne varsa kaybettiğinde fark eden var; dost gibi görünüp arkamızdan iş çevirenler var; sırf ağzımızdan laf alabilmek için türlü yakınlık gösterenler de var; kibir var; sadakat var; bir çocuk kadar da umut var...
Hangimizin yüreğinde yok ki bütün bunlar?
İşte bu yüzden Mustafa Kutlu bizden biri. İçimizden biri. İyi ki kendi dilimizde böyle samimi yazanlar var.
Keyifli Okumalar :)
165 syf.
10/10 puan verdi
"Bir zaman bir Tonguç yaşadı bu ülkede. Köylüsüne gönül vermişti yurdunun. Onu yoksul, çaresiz, geri kalmış yaşamından kurtarmayı ülkü edinmişti kendine. Köylünün kurtulması ilkin cahillikten kurtulmasına bağlı olduğuna inanmıştı."
İsmail Hakkı Tonguç.. bundan tam bir önce Kasım ayının başında Gaziantep İl Halk Kütüphanesinin
Engereklerin, çıyanların, aşımıza ekmeğimize göz koyanların,cellatların, halden bilmezlerin, ferman yazan yazıcıların, dört yanımızı sarıp sarmalamış puştların, fırsatçıların, çıkarcıların, fesatların, katillerin, katliamcıların, kan emicilerin, sömürenlerin, alın terimizi emeğimizi gasp edenlerin,cennete gitmek için dünyayı cehenneme çevirenlerin
Engereklerin, çıyanların, aşımıza ekmeğimize göz koyanların,cellatların, halden bilmezlerin, ferman yazan yazıcıların, dört yanımızı sarıp sarmalamış puştların, fırsatçıların, çıkarcıların, fesatların, katillerin, katliamcıların, kan emicilerin, sömürenlerin, alın terimizi emeğimizi gasp edenlerin,cennete gitmek için dünyayı cehenneme çevirenlerin
Kurbağa Yağı Satıcısı...
.
Beni alın sinemayı çıkarın, sonuç sıfır olacaktır diyen yönetmen Akira Kurosawa'nın otobiyografik kitabı... Çocukluğundan hatta bebekliğinden başlayarak yönetmenliğe nasıl adım attığını, yaşadığı zor hayatı, çektiği acıları, sinemayı çok sevmesine rağmen hiç aklında yokken bir ilanla nasıl yönetmen olduğunu, yönetmenliğin ince noktalarını, hocalarını, yanında olanları, arkasından iş çevirenleri, dönemin Japonya'sını anlatıyor bizlere...
.
İyi bir yönetmen olmak için iyi bir senarist olmak lazım diyen namı diğer Kurosan, çok zor şartlarda mesleğini icra etmiş... Filmlerini anlattığı bölümlerde tek bir sahne için neler yapıldığını hayretle okudum... Ayrıca çekim sırasında yaşadığı hem komik hem de trajik olaylar çoook ilgimi çekti ... Ve kitabın sonunda film çekimlerinde çekilen fotoğraflar da var...
.
Bu ay Akira Kurosawa'dan "Ran" filmini izleyeceğiz (yarın akşam yani 07.03.2020 c.tesi)... Öncesinde yönetmeni tanımak adına maratona dahil olmayan ama önerilen bu kitabı okumayı tercih ettim... İyi ki okudum dediğim kitaplardan oldu... Zira izlediğimiz o 2 - 3 saatlik filmlerin ne çilelerle çekildiğini okuyarak anlamış oldum... Otobiyografik kitap sevenlere tavsiye ederim...
.
BU arada ben tüm film boyunca dikkatini verip filmi izleyebilenlerden değilim ... Çoğunlukla dikkatim dağılır ve bir yerden koparım... Ama bir filmin nasıl zor çekildiğini detaylarıyla okuyunca daha bir saygım arttı... Artık dikkatimi vermeye çalışacağım izlerken... Ne derece başarılı olurum... Bilmiyorum...
“Gökyüzü karışıksa kuşların işi” diyen Cemal Süreya’ya ölüm yıldönümünün ertesi gününden tüm sevgilerimi gönderiyor ve affına sığınarak ekliyorum: “Yüreğim karışıksa bu da mavi kuşların işi.” Çünkü benim için güzel olan ne varsa mavidir. Sevgili Cansever gibi yani “mavi bir huydur bende ve benim yetinmezliğimdir.” Hatta sevdiğim insanları farklı