Psiko-gerilim tarzında yazılmış eserde, gözlerini hastane odasında açan Sybille, doktorun kendisine iki aydır komada olduğunu, hiç çocuğu olmadığını söylemesi üzerine, her şeyi göze alır ve hastaneden kaçar. Çünkü o kesinlikle Lukas adında, altı yaşında oğlu olduğunu hatırlamaktadır. Evine ulaşıp eşi kendisini tanımadığında ve onu polise teslim ettiğindeyse iyice afallar.
Kim doğru, kim yalan söylemektedir, kim kimdir ve Sybille' nin yanında gerçekten kim vardır? İşte gerilim romanlarını sevme nedenim, her an her şey olabiliyor ve insanı asla sıkmıyor.
“Delirme meselesine gelince, altmış bir yıllık hayat tecrübesine sahip genç bir kadının söyleyeceklerine kulak ver: Bir deli asla delirmiş olabileceğini düşünmez.”
Bu aralar gerilim kitaplarına takmış durumdayım ve bu kitap da beklentimi ne kadar tam karşılamasa beğendim diyebilirim. İnsan psikolojisine güzel değinilmiş. Bu tür kitapları seviyorsanız okuyabilirsiniz.