Ödenmemiş emeğe elkomanın, kapitalist üretim tarzının ve bu üretim tarzında ortaya çıkan işçi sömürüsünün temeli olduğu; ve kapitalistin, emekçinin emek-gücünü pazardaki bir meta gibi tam değerini ödeyerek satın alsa bile, ondan, ona ödediğinden daha çok değer çıkardığı ; ve son çözümlemede, bu artı-değerin, varlıklı sınıfların ellerinde sürekli olarak artan sermaye birikimlerinin çıktığı değerler tutarını oluşturduğu gösterildi.
504 syf.
9/10 puan verdi
Berlin'in göbeğinde antik dönemin baştanrısı olarak bilinen Zeus'a kurban edilen bir adamın cesetiyle başlıyor kitap. Ne yalan söyleyeyim ilk Grange okuyorum sandım. Son derece soğukkanlılıkla planlanmış aynı ritüel cinayetler, titizlikle hazırlanmış cesetler. Belki dedim, Grange'nin kalemini yakalar ama öyle devam etmedi. Olsun, artıları ve
Kayıp Tanrılar Ülkesi
Kayıp Tanrılar ÜlkesiAhmet Ümit · Yapı Kredi Yayınları · 202320.8k okunma
Reklam
370 syf.
10/10 puan verdi
Ne istediğini bilmeyen, daha kötüsü, bildiğini sandığı halde bilmeyen insanlığın içinde düştüğü varoluşsal bir paradoksu anlatıyor bizlere Baudrillard. İnsanlara, gerçeği mi bilmek istersin yalanı mı? diye sorduğunuzda hemen herkesin size söyleyeceği şey ''Tabi ki gerçeği'' olacaktır. Ancak aynı insanlık değerleri yok eden bir ilişki biçimi
Simgesel Değiş Tokuş ve Ölüm
Simgesel Değiş Tokuş ve ÖlümJean Baudrillard · Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi · 200953 okunma
Özel mülkiyet ve mirasın doğuşuyla birlikte:
Bir zamanların eşitlikçi gezici topluluklarında, zenginliğin bazı aileler içinde kuşaktan kuşağa aktarılmasıyla bir zengin-yoksul farklılaşması doğar ve zenginler, hizmet karşılığında yoksul ailelere bazı malları ödünç vererek güç kazanırlar. Yoksullar ise, zengin ailelere giderek daha fazla borçlandıkça kendi adlarına artı-ürün vb. elde etme olanağından ve zamanından yoksun kalırlar ve böylece kısırdöngü başlamış olur. Bu sürecin yalnızca zenginlik açısından değil, aynı zamanda güç ve statü açısından da sürekli hiyerarşiler yaratacağını düşünmek zor değildir. Bu aynı zamanda, bir toplumun yalnızca maddi zenginlik ve araziyi değil, insanları da birer değer ve alışveriş nesnesi olarak görmeye başlamalarının zihinsel ve maddi çerçevesini oluşturur. Artık, bir çocuğun, ana-babasının borçlu olduğu bir aileye emek sağlamak için ya da bir kadının gene aynı nedenle çalışmak ve fazladan çocuk üretmek için verilebilmesini düşünmek ve uygulamak mümkündür.
Sayfa 43 - Metis Yayınları, 6.Basım, Nisan 2016
İşçiye verilen ücretle, ürettiği değer arasında bir fark olması gerekir, yoksa işveren onu kiralamazdı. İşçinin ücret olarak aldığı ile ürettiği metanın değeri arasındaki farka, artı-değer denir. Artı-değer, işverene giden kârdır. İşveren, emek-gücünü, bir fiyattan satın alır ve emeğin ürününü daha yüksek bir fiyata satar. Farkı, yani artı-değeri, kendisine alıkoyar.
Sayfa 13
Servet sahiplerinin elindeki servet, üretim araçlarını kontrol etmediği, emek gücünü satın alıp onu çalıştırmadığı, teknoloji girdi eğrisini sürekli yükseltme yoluyla verimliliği geliştirip artı-değeri sürekli çoğaltmadığı sürece, sermaye sayılmaz. Bunu yapması için kapitalizmin üretimi ele geçirmesi, üretim sürecini istila etmesi ve sürekli olarak üretim koşullarını değiştirmesi gerekir. Servet üretim sürecinin dışında kaldığı, sadece birincil üreticilerin ürünlerini alarak ve satarak kâr sağladığı müddetçe o servete sermaye denmez. Bu servet lordlar ve tüccarlar tarafından elde edilmiş ve biriktirilmiş bir servet olabilir, ama henüz Marx'ın "gerçek devrimci yol" olarak adlandırdığı üretim araçlarına el koyma ve dönüştürme yoluna girmemiştir.
Reklam
267 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.