Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bazen, daha mumu söndürür söndürmez, gözlerim o kadar çabuk kapanıverirdi ki, "uykuya dalıyorum" diye düşünmeye zaman bulamazdım. Aradan yarım saat geçtikten sonra da, artık uykuya geçme vakti geldiği düşüncesiyle uyanırdım; hâlâ elimde zannettiğim kitabı bırakıp ışığımı söndürmek isterdim; az önce okuduklarım hakkında fikir yürütmeye, uyurken de devam ederdim, ama fikirlerim biraz farklı bir seyir izlerdi; kitapta sözü edilen şey, benmişim gibi gelirdi bana.
Bir kez daha, anlayamadığım bir gerçekle karşı karşıya kaldım. Kendimi yok olmuş sandım, ümitsizliğin en son noktasına vardım sandım ve her şeyden feragat ettiğimde ise huzura erdim. Bana öyle geliyor ki böyle zamanlarda insan kendini keşfeder ve kendi kendisinin dostu olur. İçimizde hangi önemli ihtiyacı karşıladığını bilmediğimiz bir bütünlük duygusuna artık hiçbir şey galip gelemez. Macera peşinde kendini harap eden Bonnafous sanırım bu dinginliğe erişti. Guillaumet de karda aynı dinginliğe ermişti. Boğazıma kadar kuma gömülü halde susuzluktan yavaş yavaş boğulurken yıldızlar altında sınırsız bir sıcaklık hissettiğim o anları nasıl unutabilirim? İçimizde böylesi bir kurtuluş hissini nasıl sürdürebiliriz? Çok iyi bldiğimiz gibi, şu insanoğlunun her şeyi bir tuhaftır. Bir şeyler kazanması için imkan verilse insan uyuya kalır, zafer kazanan fatih, gevşer, cömert zengin olsa perişan olur. İnsanları yetiştirmeyi isteyen siyasi doktrinlerin ne tür bir insan yetiştireceği önceden bilinmediği sürece bu doktrinler ne işe yarar ki? Ortaya nasıl biri çıkacak? Biz besiye çekilen hayvan sürüsü değiliz ve yoksul bir Pascal'ın dünyaya girişi, isimsiz birkaç zenginin dünyaya gelişinden daha ağır basar. Esas olanı önceden göremeyiz. Her birimiz hiç ummadığımız bir şeylerde dünyanın en büyük sevinçlerini yaşamışızdır. Bunlar içimize öyle bir özlem bırakmışlar ki acılarımızdan meydana gelmişlerse eğer, o acıları bile arar olmuşuzdur...
Sayfa 154Kitabı okudu
Reklam
20 Kuruş
Londra'daki camii'ye yeni bir imam gönderilmiş. Adam şehre gitmek için hep aynı otobüse biniyor ve çoğu zaman da aynı söföre rastlıyormuş. Bir gün, bilet alırken şoför yanlışlıkla 20 kuruş fazla vermiş. İmam yanlışlığı oturup da parasını sayınca fark etmiş. Kendi kendine "20 kuruşu geri versem mi şöföre?" diye düşünüyormuş. Ama içinden bir ses diyormuş ki "çok gülünç bir para ve şoförün umurunda değil. Otobüs şirketi çok para kazanıyor zaten... Sadece 20 kuruş onlara bir şey yapmaz." Bu parayı saklayabilirim diye düşünmüş, Allahtan gelen bir hediye gibi... İnecegi durağa gelince, imam kalkmış ve fikrini değiştirmiş, inmeden önce şoförün yanına gitmiş, 20 kuruşu geri vermiş ve demiş ki: "Paranın üstünü fazla verdiniz." Şöför gülümsemiş ve demiş ki : "Siz caminin yeni imamısınız değil mi? Aslında uzun zamandır sizi caminizde ziyaret etmek istiyordum, islamı öğrenmek için. Bu yüzden bilerek size fazla para verdim. Nasıl tepki vereceğinizi görmek istedim." İnerken imam artık bacaklarını hissetmiyormuş, yere yığılacakmış neredeyse, bir direğe tutunmuş ve kendine gelmeye çalışmış. Gözlerinden yaşlar dökülerek demiş ki: "Allahım az daha İslamı 20 kuruşa satıyordum!. .." Unutmayalım ki bizler, müslüman olmayan (veya müslüman olup da İslamiyeti bilmeyen ve yaşamıyan) insanlar için dinimizi tanıtan kişilerdeniz, bu yüzden hareketlerimize dikkat edelim. Maalesef insanlar bizimle birlikte dinimizi de yargılayacaklardır!
Paşa tekrar bir sigara yakıyor ve birkaç yaprak daha çevirdikten sonra, luıritasmı alıp şöyle izah ediyor: Bu sırada Conkbayırı'nın güneyindeki 261 rakımlı tepeden sahilin gözetlenmesi ve korunmasıyla görevli olarak oralarda bulunan bir müfreze erlerinin Conkbayırı'na doğru koşmakta, kaçmakta olduklarını gördüm. Size şu konuşmayı aynen okuyacağım: Kendim erlerin önüne çıkarak: -Niçin kaçıyorsunuz? dedim. -Efendim, düşman! dediler. -Nerede? -İşte, diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler. Gerçekten, düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış, rahat rahat ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün: Ben kuvvetlerimi bırakmışım, erler on dakika dinlensinler diye... Düşman da tepeye gelmiş... Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman, benim bulunduğum yere gelse kuvvetlerim çok kötü bir duruma düşecekti. O zaman. artık bilmiyorum. bir mantık muhasebesi midir, yoksa içgüdüyle midir, bilmiyorum; Kaçan erlere: -Düşmandan kaçılmaz, dedim. -Cephanemiz kalmadı, dediler. -Cephaneniz yoksa süngünüz var, dedim. Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı'na doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile dağ bataryasının yetişebilen erlerinin "marş marş" ile benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir subayını geriye saldım. Bu erler süngü takıp yere yatınca düşman erleri de yere yattı. Kazandığımız an, bu andır.
Sayfa 144 - Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal İle Mülâkat (24-28 Mart 1918) - Birinci SafhaKitabı okuyor
Sizi öldüreceğim. Artık hatırlamayarak. Daha iyi bir insan olmanız dileğiyle, ~Limon Çiçeği
96 syf.
·
Puan vermedi
·
24 saatte okudu
Wanda, Polonyalı öksüz ve fakir bir kızdır. 13 numaralı sınıftaki kızlar onun hep aynı mavi elbiseyi ve aynı topuklu kahverengi, bağcıklı ayakkabı giymesiyle alay ederler. O ise, dolabında 100 elbise olduğunu söyler. Bir gün bir resim yarışması olur. Wanda çizdiği resimle 1. Olur ama ödülünü almaya gelmez çünkü onlar artık taşınmıştır. Onunla sürekli dalga geçen Peggy ve Maddie ise gitmemeye ikna etmek için evine kadar giderler ama bulamazlar. Sonra ona bir mektup yazarlar. Mektubun karşılığı da Noel günü gelir. Çizdiği mavi elbisenin Peggy’ ye , yeşil elbisenin Maddie’ ye verilmesini ister. Peggy anlar ki aslında resimler kozlara benzemektedir. Onlar ona kötü davransa da Wanda kendilerini sevmiştir. Yazar yıllar önce okullarında dalga geçtiği sınıf arkadaşı için özür mahiyetinde bu kitabı yazmıştır. Bu daha güzel bir ayrıntı. Belki yollar sonra affedilme isteği…
Yüz Elbisenin Sırrı
Yüz Elbisenin SırrıEleanor Estes · Beyaz Balina Yayınları · 2017154 okunma
Reklam
Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her
Bana çiçek açmayan hayatların toprağı olmayacağım artık.
Sayfa 39 - İndigoKitabı okudu
Yalnızlık zamanlarım daha sık oluyor artık. Dalıp dalıp gittiğim, bir loşlukta tutsak kaldığım zamanlar. Hayat daha ağır geçiyor benim için, belki ondan. Belki de artık kendimi daha çok arayıp bulmak istiyorum. -Ayfer Tunç
408 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
"Yaşadıklarımız bizi güçsüz kılmaz, bilakis üstesinden geldiklerimizle güçleniriz." "Savaş onunjs , mücadele et. Artık kurban olmak zorunda değilsin." Herkese Merhaba Gerçek hikayelerden yola çıkılarak yazılmış bir kitapla sizlerleyim. Kitabın dili akıcı olsa da içeriğindeki olaylar yüzünden sinirlerimi bozmamak için ara vererek okumaya çalıştım. Kitaptaki Tareq karakteri kurgudan ibaret ama tüm toplumlarda böyle iğrenç , aşağılık erkekler mevcut maalesef. Desteği olanlar boylelerinden kurtuluyor ama desteği olmayanlar tüm acılara katlanmak zorunda kalıyor. Kadına dayatılan roller sabır et, itaat et, alttan al , duymazdan gel olduğu sürece maalesef kaçıncı yüzyılda yaşarsak yaşayalım devam edecek. Mariam; ailesinin zorlamasıyla evlenmiş eşi tarafından şiddete, sürekli tecavuze uğramış bir kadındır. Şiddete uğradığı bir gün hastaneye kaldırılır ve hamile olduğunu öğrenir. Yıllardır dayandığı eziyetten bebeğini öğrendiği gün kurtulmaya karar verir. Zor olsa da kaçmayı planlar. Mariam kuzeninin destegiyle kaçarken 1990 yılındaki Irak isgalinde kampa sığınır. Geçen 25 yıl tedirginlik ve korkuyla yaşamaktdn yorulunca hayatını düzene sokmaya karar verir. Kitapta olaylar 1990 ve 2015 yılları arasında dönüşümlü anlatılmış. Yazar iki zamanı da birbirine çok iyi bağlamayı başarmış. Mariam, hayatını düzene sokabilecek mi? Tareq'e ne oldu? Geçmişten kurtulmak mümkün mü ? Sorularının cevabı ve daha fazlası için kitabı okumanızı kesinlikle tavsiye ederim.
Kızım İçin
Kızım İçinPuja Guha · Arkadya Yayınları · 202386 okunma
Reklam
Ölüm
İki yüzüne de tüküreyim Her yüzleşmende bir yalan Bir maske daha Ne artık yâr olursun bana Ne başkasına bir bahar Her şeyin bir sonu var Her satrançta bir kazanan. Yüküm çok hafif bakışım bir bıçak. Adımlarım çok seni ardımda bırakacak. Her ne kadarda sevimli gelsende bana. Her insana ölüm bir defa.
Bugün çok garip hissettim bir an. Sanki varlığım asıl benliğimi ortaya çıkaramıyor gibi. Sanki herkese karşı bir oyun içindeymişim gibi. Kendimi tanıyamıyorum. Kimim ben diye soruyorum? Aldığım cevaplar, yaptığım şeyler kalbimle uyuşmuyor. Kendime yalan söylüyorum. Ve o kadar güzel beceriyorum ki bunu bazen ben bile inanıyorum. Soruyorum kendime kim gerçek "beni" tanıyor diye. Cevap alamıyorum. Sanırım daha ben bile tanıyamadım ki kendimi. Ama insanları çok iyi anlamışım, gözlem yeteneğim çok iyi gelişmiş. Bir insan hakkındaki düşüncemde yanılmıyorum. İnsanları hep tanıyormuşum gibi. Ama kendime bir türlü ulaşamıyorum. Sanki gerçek "ben" o kadar iyi gizlenmiş ki onu ben bile bulamıyorum. ~HM~ 03/06/21 Üç yıl öncesinden bir yazı biraz geçmişime bakmak istedim. Bazı şeyler hala tam oturmamış olsa da artık kendimi tanıyorum. Kimim ben? Dediğimde cevabım var. Üç yıl önce bunları yazdığım zamanları düşünüyorum. Ne kadar saf ve temiz duygular beslemişim. Ne kadar saf bir düzene uydurmuşum kendimi. O yazıları paylaşamayacağım ama ne kadar çok şey öğrenmişim gurur duydum kendimle. Ama düşünüyorum da çoğu da acı ile oldu. Olmamalarını da ister miyim diye soruyorum kendime net bir cevap alamıyorum. ~HM~
·
Puan vermedi
Charlie zeka geriliği ile doğmuş bir bireyde. Annesi onun normal cocuklar gibi olmasi için doktorlara götürür. Baskı yapar. Kız kardeşi doğduğunda ise bakim evine gönderir. Buraya gönderilmesini istemeyen Hernan amca ise ona sahip çıkar ve bir fırına yerleştirir. Okuma yazma öğrenmek için gittiği kursta Alice ile tanışır. Alice Charlie yi bir
Algernon'a Çiçekler
Algernon'a ÇiçeklerDaniel Keyes · Koridor Yayıncılık · 201514,7bin okunma
Gri gün
Gökyüzüne bakmıyor artık gözlerim, Bulutlar ağlasa ne çıkar, yaşlarım deniz değil. Her adımda bir parça daha yitiriyorum kendimi, Sokaklar sessiz, ben daha da sessiz. Yalnızlığım, kalabalıklar içinde bir gölge, Ne sen soruyorsun halimi, ne ben söylüyorum. Gülüşler sahte, bakışlar boşlukta kaybolmuş, Dünya dönüyor sanıyordum, meğer başım dönüyormuş. . Ellerim ceplerimde, umursamaz adımlarla, Her şeyin bir anlamı varmış gibi yaparak. Ruhumun rengi gri, düşlerim yarım, Nasıl olsa, sonunda hepimiz yalnızız.
"Güneş aynı güneş ama sen yaşlısındır artık, Bir nefeslik ömrün var ve bir gün daha yakınsın ölüme."
Sayfa 185 - Pink Floyd, TimeKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.